Sosyal olayların toplumsal genlere yansıması olur mu?(2)
Nasıl ki insan biyolojik kalıtım yoluyla bir çok özelliklerini kendinden sonrakilere aktarıyorsa , toplumsal olaylar da sosyalleşme yoluyla bireylere aktarılır.Ne acıdır ki,şan ve şeref dolu tarihimiz son asırda feminist ve deist akımların kontrolüne girmiş , topluma bu bakışla rol biçilmeye çalışılmış ve başarılı olunmuştur.Kadınlar üzerinden yapılan bu operasyon son şeklini belkide AK Parti'nin kendi idam fermanını hazırladığı ve kadim Türk-Aile yapısını parçalamaya yönelik "İstanbul Sözleşmesi" ile de zirveye taşınmıştır.Bu sözleşme ile kadın adeta bir mit haline getirilerek tüm ahlaki değerler çiğnenmiş ve çeşitli sözleşmelerle de teminat altına alınmıştır.
Oysa tarihimizde ve kültürümüzde kadının yeri ve statüsü bellidir.Büyük Hun İmparatoru Başbuğ Atilla ,Roma'yı temsilen gelen Papazları "benim dengim değil" diyerek kendisi karşılamamış ve içişleri bakanı düzeyinde olan eşine bu görevi vermiştir.Papazlar Atilla'nın eşi karşısında eğilerek sadakatlerini ifade etmişlerdir.Bu olaydan sonra Roma , Papazlarının düştüğü bu duruma içerlemiş ve yüzyıllardır Türk kadınından intikam almanın planlarını yapmıştır.
Ve bu plan 19322'de Belçika'nın Spa şehrinde kadehler kaldırılarak kutlanmıştır.Peki ne oldu da Müslüman Türk kadını Avrupa Hırıstıyanlığının zafer kutlamalarının sembolü oldu.Ne idi günahları?
Bu hadiseyi detayları çok detaylı inceleyeceğiz.Ancak tarihimizde ahlak ve iffet timsali kadınların önemini bir kaç örnekle pekiştirelim...
Cemal Gürsel'in annesi...
Dördüncü Cumhurbaşkanımız Cemal Gürsel,hiç unutamadığı bir çocukluk anısını şöyle anlatmaktadır:
“Ben Erzurum’lu bir asker aileden geliyorum.Nesillerden beri devam eden bir geleneğe uyan babam , Balkan Savaşı’n da , Çanakkale’de dövüşmüş bir askerdi.Bu asker ocağının mensubuyla bende askerlikten başka bir şey düşünmedim.Ömrümün en unutulmaz hatırası şudur :
“Balkan Savaşı sırasında biz Ordu’da oturuyorduk. Balkan Savaşı’ ndan sonra babamın belli bir günde , belli bir vapurla limana geleceğini haber aldık. Biz üç kardeş limana koştuk. Babamızı çok göreceğimiz gelmişti..Fakat annemizin de bizimle beraber karşılamaya gelmemesine hayret etmiştik.. Babam vapurdan inince annamizi sordu.. Merak içinde eve koştuk. Annemizi mutfağın bir köşesinde işe dalmış bir vaziyette bulduk.Babam dediki:
“Yahu Hanım neden gelmedin beni karşılamaya ? “
Tam bir asker eşi olan annem kocasının bu sorusuna :
“Memleketin şerefini Balkan’lı lara çiğnettiniz. Vatanı en acı bozguna uğrattınız , bunu yaptıktan sonra seni karşılamamı ve benden karılık yapmamı nasıl beklersin ?” diye cevap verdi.
Annemin bu beklenmedik cevabı karşısında babam bize dönerek:
“Eee , ne yapalım çocuklar ! Erzurum’un kadını bu..”dedi.
Şerife Bacı;
Kurtuluş Savaşının Türk kadın kahramanı.Kastamonulu yaşlı,kadın ve erkeklerle birlikte Kastamonudaki cephanelerin Ankara'ya götürülmesinde verdiği mücadele sonucunda 1921 yılının Aralık ayında ağır kış şartları nedeni ile henüz 21 yaşında iken çocuğu ile birlikte donarak şehit olmuştur.Cephaneler ıslanmasın diye kazağını cephanelerin üzerine örtmüş,yavrusu ölmesin diye üzerine abanmış ve bunun sonucunda da vefat etmiştir.
Nene Hatun;
Osmanlı tarihinin 93 Harbi diye adlandırılan en önemli savaşlarından 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında beşikteki bebeğini "Bunu bana Allah verdi,O alır.Vatan elden giderse namus da gider" diyerek cepheye koşmuştur.
Aziziye Tabyasında gittikçe yoğunlaşan top-tüfek sesleriErzurum halkını uyandırmıştı.Bütün camilerden halkı uyandırmaya yönelik konuşmlar yapılıyor ,Ayaz Paşa Camiin müezzini ,80 yaşındaki Hacı Abdullah "Ey Ahali,Ey Erzurumlular.!Moskof kafiri Aziziyeyi bastı ,eli silah tutan herkes ,askerimizin yardımına koşsun!Vatanını seven yetişsin"
Nene Hatun'un eşi Nalbant İbrahim baltasını kaptığı gibi dışarı fırladı.Üç beş adım attıkdan sonra geri döndü.Eşine "Nene,Rus tabyalara girmiş sen evde kal,çocuğa sahip ol,peşimizden gelme.Ben düşmanın üzerine gidiyorum.Biz Rus'u durdururuz,ama eğer düşman bizi ezerde şehre girerse ,siz kendinizi boğun,sakın canlı teslim olmayın" der.
Nene Hatun'un dillere destan hikayesi bundan sonra başlar.Üç aylık bebeğini evde bırakarak"Bu bebeği bana Allah verdi Allah bakar.Vatan giderse namus da gider" diyerek satırını kaptığı gibi dışarı fırlar.Peşinden gelen kalabalık ahali ile birlikte Aziziye tabyalarına yüklenerek Moskof'u bozguna uğratır.
Evet bunlar sadece bir kaç örnek.Anadolu toprakları buna benzer bir çok olaya şahit olmuştur.Görüldüğü gibi Türk kadınının tarihteki yeri hayatın her alanıdır ve lider durumundadır.
Allah onlardan razı olsun.
Derin bir güç türk aile yapısını adeta böcek bilimcinin incelediği gibi inceleyerek bu atom çekirdeğini parçalamanın hesaplarını yapmıştır.Ne acıdır ki bu şanlı ninelerimizin torunları bu oyuna gelmiş ve Hırıstıyanlığın zaferi olarak dünya kamuoyuna lanse edilmiştir.Bununla da kalınmamış bazı ülkelerde liselerde eğitim , üniversitelerde de tez konusu olarak da okutulmuştur.
Peki nedir bu olay..!
( devam edecek...)
İlhan Nezor