Düşmanın biçtiği rolle yükselişe geçtiler(Yahudiler) 2
Dünya Seyyahlar literatüründe genel kabul görmüş olan İbni Batuta, henüz Osmanlnın İmparatorluğa adım attığı ilk yıllarda,daha ikinci patişahımız Orhan Gazi zamanında Bursa'da ki devlet saraylarında Tabiblerin Yahudilerden müteşekkil olduğunu eserinde dile getirmişti.Ancak bu kadarıyla kalınmadı bir kaç nesil sonra Fatih bir Yahudi doktor tarafından zehirlendi.Fatih ki,vefat ettiğ zaman sefer halinde idi.Bugün tarih için meçhul bir hadisedir Fatihin bu son seferi.Acaba Fatih nereye gidiyordu? Sadrazamı bile bilmiyordu.Ordu İstanbul'dan ayrılmış Gebze'ye kadar yürümüştü.Fatih o kadar sır tutan ketum bir insandı ki bu seferi tarihin nereye gittiği hususunda halen meçhuldur.Lakin ölümü bir Yahudi muhtedisi olan Yakup Paşa'nın zehirlemesi ile oldu.Fatih gibi bir Patişah bile nasıl olmuş da bu adam bizimle aynı inancı paylaşıyor,namaz kılıyor diyerek Yakup Paşa'ya güvenebilmiştir.Bugün Vatikan'da ortaya çıkan bazı vesikalar Vatikan'ın külliyetli miktarda bunu yaptırdığını ispat etmektedir.Küçük bir kurtçuk Orhan Gazi devrinde saraya girmiş bir kaç nesil sonra da Fatih gibi bir Cihan Patişanı zehirleyebilmiştir.Bu hadiseler düşmanın dehşetini gösterir.
Misaller çoktur ancak nirengi noktalarını bilmek gerekir.Kanuni'nin oğlu sarı Selim Nur Banu Sultan adlı bir kadınla evlenir.Bu bir Yahudi kızıdır.Nurbanu Sultan'ın babası Yasef Nassi adında karanlık bir adamdır.Meziyetlerimizi bildiğimiz kadar kusurlarımızı da bilmeye mecburuz.Biz tarihi yaparız ama yazmayız.Ne acıdır ki,daha el değmemiş 150 Milyon vesika arşivde tasnifsiz durmaktadır.Böylesine büyük bir kültür hazinesi varken bizim tarihimizi Hammer yazmıştır.Hammer bir mel'undur.Bir İslam ve Türk düşmanıdır.Yazdığı Osmanlı Tarihi tamamen yalan ve iftira doludur.Şu garabete bakınız ki,yaşadığımız bunca sıkıntı ve belaya rağmen bu bela başımıza nereden geldi diye tarihe inmiyoruz.Kendi tarihimizi Avusturya'lı bir hırıstıyandan öğreniyoruz.Hammer ve onun gibiler bize tarihi doğru olarak öğretebilir mi?
Yasf Nassi ne rol oynamış,Payitahta gelmiş kızını Patişah'a sarı Selim'e vermiş.Hangi birimiz çıkıp da bu adam kimdir ,ne rol oynadı diye araştımışız?Türkiye'de ilk gizli bankayı kurmuş adamdır.
Yassef Nassi kendisinden bir yıl önce İstanbul’a gelen halası Donna Grasia Mendes’in kızı Reyna ile evlenerek Osmanlı topraklarında kendisine yeni bir hayat kurdu. Hem halası hem de kayınvalidesi olan Donna Grasia ile ortak bir banka açarak kısa zamanda zengin oldu ve Osmanlı’nın en önemli bankerlerinden biri haline geldi. İşleri o kadar büyütmüştü ki Lehistan’la olan balmumu ticareti ile Eflak ve Boğdan’a yapılan şarap ticaretinde tekel olmuştu. Avrupa’ya yapılan baharat, tekstil, hububat satışında başrol oynamış, kurdukları banka sayesinde yabancı tüccarlara kredi vermişti. Ayrıca sarayın sarraflık işlerini de yine o üstlenmişti.
Yasef Nassi’nin Osmanlı Sarayı ile irtibat kurmasını Pargalı İbrahim Paşa’nın sağladığı tahmin ediliyor. Kısa sürede Kanuni Sultan Süleyman’ın güvenini kazanan Nassi, devlet nezdinde asıl ikbal zamanını II. Selim devrinde yaşamıştı. Onun Şehzade Selim ile tanışması Kanuni’nin oğluna gönderdiği paraları teslim etme görevi sayesinde gerçekleşti. Aralarındaki samimiyetin ilerlemesinde kendisinin de Yahudi olduğu söylenen II. Selim’in eşi Nurbanu Sultan’ın etkisi olduğu tarihçiler tarafından ifade ediliyor.
Sefahate düşkün olan II. Selim’i, takdim ettiği şarap ve mücevherlerle etkisi altına almaya başlayan Yasef Nassi padişahın bu zaafından istediği gibi faydalanmıştı. Sultan ile olan yakınlığı II. Selim’in ona Kiklad Adaları Dukalığı payesini verecek kadar ileri gitmişti (1567). Nassi adalardan elde ettiği gelir karşılığında devlete sadece on dört bin duka altın vergi verecekti. Bu duruma defterdar karşı gelmek istese de Sultan bir türlü ikna edilememişti.
Yasef Nassi payitahttan ayrılmamak adına kendisine bahşedilen bu adalara bizzat gitmedi, adamları vasıtasıyla bölgeyi idare etti. Onun idaresiyle birlikte bölgede yaşayan İtalyanlar Galata’ya göçmüş, lakin padişahın emriyle İstanbul’dan çıkarılmaları sağlanmıştı. Yasef Nassi’nin bu adalardaki bir hedefi de Yahudiler için güvenli bir liman, gerektiğinde sığınılacak bir yuva oluşturmaktı zira kendisi İstanbul’a gelmeden önce Venedik hükümetinden bu amacını gerçekleştirmek için bir ada satın almak istemiş ancak bu talebi senato tarafından kabul edilmemişti. Öyle anlaşılıyor ki Nassi, Sultan Süleyman ve Sultan Selim devrinde de bu hedefinden vazgeçmiş değildi.
Yasef Nassi’nin saray içerisindeki itibarı Sokullu Mehmet Paşa’nın etkisiyle azalmaya başladı. Sultan II. Selim’in vefatıyla ise iyice gözden düştü. Servetini hiçbir zaman kaybetmeyen ve resmi evrakların bir kısmında Frenk Beyoğlu, Frenk Beyzade, Frenk Beyi gibi unvanlarla anılan Nassi, 1579 yılında vefat etti. Sultan III. Murat, Sokullu’nun da etkisiyle olacak dul kalan eşi Reyna’ya çeyiz parasını bırakarak Nassi’nin tüm mal varlığına müsadere yoluyla el koydu. Reyna ise eşinin ölümünden sonra 1599 yılında kendisi vefat edene kadar dini kitap basımı işleri ile uğraştı. Nassi ‘den sonra Osmanlı sarayında Yahudi etkisi Solomon Ben Eşkenazi ve Solomon ben Ayesh gibi isimlerle devam etti.
(devam edecek...)
İlhan Nezor