Son Şehzade (Neziroğlu)
Mürekkebin akmadığı yerde kan damlar

1993’de çalınan ‘Islık sesi’ nin şifreleri çözülmeye başladı…(3)




Türkiye’nin en uzun ve en karanlık yılını deşifre etmeye devam ediyoruz.Organize olmuş bir şekilde yaşanan ve toplumda infiallere neden olan olaylar silsilesi basireti yüksek Türk Milleti’nin direncini kıramamıştır.En zor anında bile “Allah devlete millete zeval vermesin “ diyerek vatanına , birliğine,dirliğine bağlılığını göstermiştir. “Bütün bu yaşananlar emperyalizmin dayatmasıdır” diyerek geçiştirdiğimiz kanlı senaryolar tavandaki ideolojik kavgaları tetiklese de, tabandaki huzur ve istikrar arayışını bozamamıştır.

Dünyada hiç bir toplum,hiç bir millet kavgayı,muharebeyi,uzlaşmazlığı uygarlık düzeyine yükseltememiştir.Bu şiddet dili eşyanın tabiatına aykırıdır.Ancak,ABD‘li düşünür Hantigton kafasındaki kültür zannettiği şeylere “Medeniyet ” ismini takmış ve ne yazık ki bunu bütün dünyaya kabul ettirmeyi başarmıştır.Dünyada farklı medeniyetler olduğunu ve bunların bir gün mutlaka çatışacağını iddia etmiştir.Bu iddia o kadar tutmuşturki dünya politikası üzerine kitap ,makale yazanlar,senaryo hazırlayanlar bu çatışmanın nerede,ne zaman ve nasıl şekilleneceği yönünde tartışmaya başlamışlardır.

Huntington bu şiddet tezini ilk olarak 1993 yılında Foreign Affairs adlı akademik dergide yayınlanan bir makalesinde ele almış, ardından da 1996 yılında çalışmasını genişleterek kitaplaştırmıştır.Her ne oldu ise bu aşamadan sonra Türkiye üzerinde kara bulutlar çökmeye başladı.Küresel Kraliyet sermayedarları bir kurban şeçmeli ve kobay olarak birilerini kullanmalıydı.Çatışmanın yeni adresi medeniyetler olduğuna göre Türkiye göz ardı edilemezdi.Doğu kavimlerinin en güçlü milleti olan Türkler‘i ne yapıp edip bu senaryoya dahil etmeli idi.

Harici ve dahili düşmanların, bir yandan Sivas Madımak olayını ve hemen ardında da Sivas‘ın intikamı alınırcasına Başbağlar katliamını gerçekleştirmesi,akabinde devam eden faili meçhul cinayetlerin,şüpheli süikastlerin artarak devam etmesi , Eisenhower‘in tezini doğrular nitelikte idi: “Politikada hiç bir şey asla tesadüflere bırakılamaz.Eğer toplumları sarsıcı olaylar ard arda geliyorsa bilinsin ki bu önceden planlanmıştır…”

Böyle bir kaotik ortamda günü geldiğinde kitleleri bütün kurumları ile harekete geçirecek ve ülkenin dinamiklerini zayıflatacak bir harekete destek verilmeli idi.Bunu yaparken Hümanist duygular ön plana çıkarılmalı ve ivmesi en yüksek olgu olan din ve cemaatlerden yararlanılmalı idi.
Bu amaçla , Medeniyetler Çatışmasında yeni bir figüre ihtiyaç vardı.Türkiye’nin Avrupa Birliği‘ne girmesinin faydaları anlatılacak,Hırıstıyan Kültürü ile İslam Kültürünün çatışmasının önleneceği hususu da zikredilecektir.Yani Türkiye İslam Kimliği ile Hırıstiyan kimliğine sahip bir topluluğa girerse, iki kültür arasındaki çatışma önlenmiş olacaktı.

Adeta bir matematik denklemini andıran çalışmalar bu tezlerin ortaya atıldığı o yıllarda ‘Medeniyetler İttifakı- Dinler Arası Diyalog’ gibi sair adlarla karşımıza çıkarıldı…Hz İsa‘ya 13. Havarilik yaparcasına bir cemaat tarafından sahiplenildi ve kutsandı.Aslında bu “İslam’ın Atom çekirdeğinin “ de parçalanması anlamına gelmektedir.Bu Çalışmaları yaparken hiç bir engelle karşılaşmamaları da düşündürücüdür.Suret-i Hak‘tan görünerek yıllarca devlet kadrolarına sızmaları da, ileride çalacakları ‘ıslık Sesi’ nin bir işareti idi.Hz Muhammed‘in Risaletini kabul etmeyen,onun tebliğlerini Yahudi Bahira‘dan aldığını söyleyen ve dahası onu eli kanlı bir kılıçla karikatürize edenlere karşı “Sizin hizmetinizin bir parçası olmaya geldik” diyerek akıl tutulması yaşadılar ve yaşattılar.Neticede Fethullah Gülen’in “Kur’an Müslümanlığı diye bir sapıklık ortaya çıktı…” açıklaması ile irkildik.

O karanlık 1993 yılının semeresini kimlerin nasıl devşirdiğini,gözü yaşlı,masum ve yetim bir çocuk resmi ile başlayıp sonunda nasıl lanetlendiğini anlatmaya devam edeceğiz…

(devam edecek...)

İlhan Nezor

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol