67 yıl sonra kılınan cenaze namazı..!
Aşk ve muhabbet insanıysanız veya bir dava adamıysanız, iki seçeneğiniz var demektir. Ya seyirci olacaksın ya da oyuncu...
Ya çekiç olup zamanında vuracaksın ya da örs olup sabit duracaksın.
Oyuncu olursan, “hayatın tozunu dumana katarsın.” Eğer seyirci olmayı tercih edersen , tozu dumana katanların tozunu yutmak zorunda kalırsın…
Ne acıdır ki bizler, tarihte oyun kurucu olup “hayatın tozunu dumana katanların” torunları olarak organize ve bilinçli bir şekilde seyirci kalmaya zorlanmış ve “tozu dumana katanların tozunu yutmak zorunda” bırakılmışız.
Bu makalemizde, belki de bir çoğumuzun adını ilk defa duyacağı ibret dolu bir hayat hikayesinden bahsedeceğiz.
“Yerli ve milli silah sanayi” tartışmalarının yaşandığı şu günlerde minnet ve şükranla anılması gerekirken adından hiç söz edilmeyen , tarih enkazının altında bir rüzgar bekleyen bir kahraman: Nuri Killigil
Yaşamını “vücut tam olarak bulunamadığı için cenaze namazı kılınmaz” fetvası ile noktalayan bir büyük kahraman;”Azerbaycan Fatihi “ olarak adını tarihe yazdıran Nuri Paşa…
Türkler,Birinci Dünya Savaşı’n dan, birçok cephede savaşıp, sayısız evladının bedenini kardeş coğrafyalarda bir anıt gibi bırakarak çıktı. Kafkasya’dan Balkanlara, Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar binlerce şehidin naaşı kardeş milletlerin hafızasında bir anıttır.
Savaş, bizlere bugün olduğu gibi kendi sanayimizi, silahımızı üretmemiz gerektiğini, düşmanın kuvvetli, işimizin ise çetin ve yolumuzun da entrikalarla dolu olduğunu gösterdi.
Tarihler 2 Mart 1949‘u gösterdiğinde tüm dünya İstanbul -Sütlüce‘de meydana gelen patlamadan bahsediyordu.Bu patlama Türkiye’nin ilk yerli ve milli silah sanayini kuran Nuri Killigil’in sahibi olduğu silah fabrikasından geliyordu.
Peki kimdi Nuri Killigil..?
Kafkas İslam Orduları Komutanı ,Enver Paşa’nın kardeşi ,1918 yılında Bakü‘nün Rus ve Ermenilerden kurtuluşunu gerçekleştiren mücahit kahraman…
Cumhuriyet tarihinin ilk endüstriyel silah tasarımcısı,1938 yılında Zeytinburnu‘nda kok kömürü satan bir şirketi satın alıp burayı bir madeni eşya fabrikasına dönüştürdü. Bu fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretmeye başladı. Killigil , daha sonra fabrikasını genişleterek Sütlüce‘ye taşıdı, yeni motor ve makinelerle havan ve havan mermisi üretimine de başladı.
Ancak bir müddet sonra gizli bir güç kendisine “Fabrikanın silah üretimine son vermesini” söylüyordu. Fakat bu yiğit adam ,tarihte hep oyun kurucu olmuş ve yaşananlara seyirci kalmayıp mazisinde olduğu gibi “hayatın tozunu dumana katacağına” and içmişti.Tüm baskılara rağmen gizlice silah üretimine devam etti.
Konuyu gündeme getiren ve Killigil ‘in mezarının da bulunmasını sağlayan araştırmacı yazar Atilla Oral’dır.
Oral ,17 yıllık titiz araştırmalarının sonucunda şu notu düşmektedir.
“Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulmuş ilk silah fabrikalarındandır. Arap-İsrail Savaşı’n da Arap orduları için silah ve cephane üretti. Filistin halkının hak ve özgürlük mücadelesini, Filistinlilere silah ve cephane göndermek suretiyle destekledi.Ancak bu faaliyetler ABD ve İsrail’in o dönemdeki menfaatlerine hiç uygun değildi…” diyor ve devam ediyor
“En sonunda Nuri Paşa ve fabrikasına sabotaj yapıldı, patlamada Nuri Paşa’yla birlikte fabrikada çalışan 28 kişi hayatını kaybetti. Fabrikanın havaya uçurulmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti dışarıdan silah ve mühimmat satın almaya başladı…”
Nuri Killigil‘in cesedi bulunamadı. Ve boş tabut defnedildi. Patlamanın kimler tarafından gerçekleştirildiği ise meçhul kaldı…Nuri Paşa’nın vücudu parçalanmış ve kolunun yarısı, elleri, ayağı ve bazı vücut parçaları etrafa saçılmış halde bulunmuştu. Fakat bedeni yoktu.
15 kişiye ait ceset parçaları 3 ayrı tabuta paylaştırılmıştı. Ceset parçaları daha sonra morga kaldırılmış, bunlar için Beyazıd Camii’nde cenaze namazı kılınmıştı. Edirnekapı’da hazırlanan ‘Nuri Killigil Fabrikası Şehitliği’nde hepsi birden toprağa verilmişti.Nuri Paşa‘nın cesedinin ana gövdesi 20 gün sonra Haliç‘te su üstüne çıkmış, ailesi yeniden cenaze töreni yapmak istemişti. Ancak o tarihte İstanbul Müftülüğü; “tam gövdesi olmadığı için” cenaze namazı kılınamayacağı yolunda fetva verince Nuri Paşa’nın ailesi, cenazeyi hocasız bir şekilde 24 Mart 1949‘da Edirnekapı‘daki şehitliğe gömüldü.
Ancak Atilla Oral 2016’da Nuri Paşa‘nın mezarını tespit etti. Edirnekapı mezarlığındaki Nuri Killigil mezarı onarıldı. Ve kendisi için tam 67 yıl sonra cenaze namazı kılındı…
Kaburgalarına kadar tam bir asker olan Nuri Killigil ve arkadaşlarına Allah‘tan rahmet niyaz ediyoruz…Mekanları cennet olsun…
Yalan söyleyen tarihin sayfaları arasında bu büyük kahraman yeni nesillere hiç anlatılmadı ve unutturuldu.Bu kirli ve hain ABD-İsrail kokan sabotajdan sonra Türk Savunma Sanayi atıl durumda bırakıldı.
Geçmişte yaşanan bu hainliklerden ders çıkarmasını bilen Türkiye , özellikle son 10 yılda Recep Tayyip Erdoğan‘ın tam ve kararlı desteği ile atılan büyük adımlar sayesinde kendi üretimimiz olan birçok silah ve mühimmatı yerli ve milli kaynaklardan yapılmasına zemin hazırladı.
Altay Tankı, Kirpi, Milli Gemi Milgem, Atak Helikopteri ve terörle mücadelede yerli İHA ve SİHA’lar Türk Savunma Sanayi’ni dünyada çok önemli bir yere getirdi.Gelinen süreçte atılan bu hamleler dışa bağımlılığı yüzde 60 oranında azalttı.
Eğer o gün o patlama olmasa belki de bugün Türk Savunma Sanayi‘si yüzde yüz yerli bir yapıya kavuşacak ve Türkiye dünyanın ilk 5 ekonomisi içinde yer alacaktı.
Bu nedenle “Durmak yok yola devam…”
İlhan Nezor