Son Şehzade (Neziroğlu)
Mürekkebin akmadığı yerde kan damlar

Kasabın Merhametine Terk Edilen Çocuklarımız !!!

Çocuklar…

Sevgi ile kurulan dünyanın nefret dolu bakışları arasında bir hiç uğruna kurban edilen çocuklar…

Cahiliyenin diri diri toprağa gömmekten çekinmediği,günümüzde de diri diri balıklara yem olarak sunulan çocuklar…Çocuklarımız…

Yaklaşık 7-8 yıl önce idi sanırım..

Bir duvar takviminde insanlığımızdan utandıracak, tüylerimizi diken diken edecek bir fotoğrafa rastlamıştım.

sudangirl

Ancak o anı fotoğraf karelerine yansıtan sanatçı Kevin Carter kendisine   1994 yılında fotoğraf dalında Pulitzer ödüllünü getireceğini belki de tahmin edememişti.

Fotoğraf,Sudan‘da açlıktan ölmek üzere olan siyah küçük bir kız çocuğun yardım kampına sürünerek gidişini yansıtıyordu.Ve arkasında onu yemek için bekleyen bir Akbaba

Carter o anı görmüş ve objektiffine yansıtmıştı.

Ancak,bu manzara onu öylesine etkilemiştir ki,bir müddet  sonra girdiği deprasyondan çıkamayacak ve intihar edecektir.

Açlıktan ölmek üzere olan küçük bir kız çocuğuna yardım edip onu Birleşmiş Milletler  Kampına götürmemesini vicdan muhasebesi yapmıştır.

Neticede,27 Temmuz 1994’de Johannesburg‘un bir banliyösünde park ettiği kamyonetinin içine egzoz basarak intihar etti.

Savaşın o ağır faturasının çocuklara kesildiğini belgeleyen bir dram daha…

image101

Bundan 70 yıl önce,Amerika tarafından şartlarını kabul etmeyen Japonya’ya karşı insanlığın en büyük suçu işlenmişti. 1945‘te Japonya‘ya atılan Atom Bombası yine çocuklar üzerinden savaşın kirli ve alçakça yüzünü gözler önüne seriyordu.

Bu fotoğrafta Japon bir çocuk çıplak ayakları ile sırtındaki kardeşini bir “krematoryumda” yakılması için taşıyor. Kardeşinin naaşını taşırken ağlamadığı görülen ağabeyi kardeşinin yakılışını da izlemişti. Fotoğraf Nagazaki’de çekildi. Muhtemelen 10 yaşlarında olan savaş mağduru çocuk büyük ihtimalle hava saldırısı sonucu kaybettiği kardeşine son vazifesini yaparken başını dik tutmayı ihmal etmiyor. Fotoğrafı çeken O’Donnell her ne kadar Japonya’dan ülkesine döndüğünde normal yaşantısına devam etse de kariyerinin bir kısmını geçirdiği Beyaz Saray’da fotoğrafçılık yaptıktan sonra o günkü gördüklerini “keşke hiçbir zaman bu atom bombaları kullanılmasaydı diyerek dile getirecektir

Bir başka dram…

Nesreen_Hash_hash_hit_in_face1

Avrupa’nın göbeğinde müslüman Boşnak‘ların Sırp’larca katliama tabi tutulduğu yıllarda beş yaşındaki bir Boşnak çocuğunun katledilmeden önce “Küçük çocukları küçük mermilerle öldürürler değil mi anne?” yakarışları basına yansımıştı.İçimizi burkan,savaşın acı  yüzünü simgeleştiren bu sözler adeta o yıllarda yüreğimizi dağlarcasına hafızalarda yer edindi.Özellikle Türk-İslam çoğrafyaları üzerinde ki bu emperyalist saldırılar karşısında ki çaresizliğimize oturup ağlamıştık.O günden beridir , sivil halk ve masum çocukların kurban edilişlerinin ne bir haberini okuyabiliyor,ne de bir fotoğrafına bakabiliyorum…

Ve bir başka dram…

gidince-allaha-herseyi-anlatacagimb9b0304e0fd18f7fd272

Suriye’de ki iç savaşta zalim Esed’in attığı kimysal silahla yaralanan ve ölmek üzere olan dört yaşındaki masum Suriye’li bir çocuk kanlar içinde tedavisi yapılırken kendince bir suçlu aramış ve tedavisini yapan doktorlara karşı  ” Her şeyi Allah’a söyliyeceğim” demişti.

Ve  son olamasını ümit ettiğimiz bir dram…

56006234f018fb24b0688e0a

Geçtiğimiz yıl Bodrum sahilinde cesedi bulunan ve tüm dünyayı ayağa kaldıran Suriyeli bir çocuğun ( Aylan Bebek) bütün masumiyeti çıplaklığı ile anlattığı o fotoğraf karesi…

Ve yaklaşık üç ay önce yaşanan daha da acı bir çocuk portesi...

Yer Doğu Türkistan...Çin zulmü...Toplama Kampları adı altında asimilasyona  ve katliamlara maruz bırakılan Uygur Türkü kardeşlerimiz.

Nehirde donarak ölen iki yaşındaki Uygur çocuğun görüntüleri yayınlandı sosyal medyada…Doğu Türkistan‘ın Hotan ili Karakaş ilçesine bağlı Zava köyünde yaşayan ve 24 Aralık günü nehirde donarak ölen Rahmetullah Şirbaki‘nin anne babasının bir seneyi aşkın bir süredir Çin‘in toplama kamplarında esir tutulması nedeniyle kendisi 72 yaşındaki dedesi ve ninesinin  himayesine verilmiş.Bu süre zarfı içerisinde dedesi ve nenesi bebeğin besin ve diğer ihtiyaçları için anne ve babasının tutulduğu Bostangül Toplama Kampına yirmi defadan fazla gitmesine rağmen bebeğin anne ve babasıyla görüştürülmedi.Bir müddet sonra da evden kaybolan bebeğin üç gün sonra donmuş cesedi nehirde bulundu.


“Az ağlıyoruz.Dünya bu yüzden çok kirli” diyordu şair Zarifoğlu bir şiirinde.

Böyle bir manzara karşısında bu mısrayı hatırlamamak mümkün mü?

Evet, az ağlıyoruz ve dünya kirlendi.

Haksızlıklar karşısında susan dilimiz şeytanlaştı.

 

Tanrıyı kıyamete zorlayan Küresel Şeytanların oyununu ne zaman bozacağız..?

Ne zaman Ümmet bilinci ile kıyam başlatacağız.?

Yoksa biz de Şehit Şeyh Ahmet Yasin gibi Ümmetin suskunluğunu Allah’a şikayet edeceğiz…

Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! “

Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!

Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!

Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında?

Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!

Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!

Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış..!
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; “Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü’min kullarına yardım et!” diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?

Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
“Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!”

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin!
Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!

Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah’ım! Sana şikâyette bulunuyorum… Sana şikâyette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?

Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.

Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz…(ŞEHİD Şeyh Ahmed Yasin)

İlhan Nezor 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol