İtina ile ‘Hain’ yetiştirilir..!
Şah damarını kendi evlatları vasıtasıyla kesmeye alışık bir milletiz.Öyle ki, tarihte kurduğumuz İmparatorluk ve devletlerin çöküşünü ya kendi evlatları eli yıkmışız ya da yıkılışına yardımcı olmuşuz…
Kadim bir medeniyete sahip , diğer milletlere devlet kurma sanatını öğretmiş olan milletimiz nasıl oldu da kendi çocuklarını kontrol edemez hale geldi,getirildi? 15 Temmuz hain darbe girişiminde Türk tarihinde görülmemiş bir ihanetin pençesine itecek ve kendisini yetiştiren milletine karşı ‘Ateş ede ede halkın üzerine gidin..!’ emrini verecek kadar hain bir general nasıl yetişti?
Oysa , tarihimizde iz bırakmış bütün gönül erleri sevgi ve muhabbet tohumları ile gönüllerde ve gök kubbede hoş bir seda bırakmamış mıydı? Aradan asırlar geçmesine rağmen hala içimizde aynı aşk ve heyecanla yaşamakta ve ışık kaynağı olmaya devam etmiyorlar mı?
“İncinsen de incitme,ne ararsan kendinde ara” diyerek 800 yıl öncesinden seslenen Hacı Bektaş-ı Veli,
“Aşk’a uçarsan kanatların yanar” diyen Sadi Şirazi,
“Aşk’a uçmazsan kanat neye yarar ” diyen Mevlana;
“Aşk’a varınca kanadı kim arar” diyen bir Yunus Emre…
Dünyada en çok personelin çalıştığı yer olarak Pentagon’da kurulu olan “Dinler Araştırma Merkezi” gösterilmektedir.Emperyalist güçler medeniyetler üzerinde tartışmasız sistem olan dinler ve özellikle müslümanlar üzerinde adeta bir böcek bilimcinin çalıştığı gibi çalışmaktadır.Çeşitli algı yöntemleri ile toplumları dizayn etmeye ,dönüştürmeye çalışan güçler din olgusunun insan tabiatı üzerinde ki etkisinden nasıl yararlanacakları konusunda olağan üstü bütçeler ayırarak çalışmalar yapmaktadır.
Dünyanın hemen her yerinde Pentagon bağlantılı dinler araştırma merkezi ve ajanları o iklimin o kültürün teolojik yapı taşlarını incelemeye alıp zayıf karakterli yumurtaları seçerek kendi halkına çok rahatlıkla ihanet edecek bir kuluçka dönemine sokmaktadır. FETÖ denilen hain yapı bunun en bariz örneğidir.
Bu konuyu Atilla İlhan bir makalesinde şöyle özetlemektedir:
“İstihbarat dünyasında “kuş yumurtası üretmek” diye bir deyim vardır.
Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provakatörler lazım ve en güvenilir provakatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir “yumurta” bulunur.
Mesela bu genç üniversitede devşirilir ve aşama aşama önce öğretim görevlisi daha sonrada medya parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü dinlenen bir Profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da eline hazır olarak verilir. Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar. Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir.
Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır.Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı faaliyetlere girişirler…”
Atilla İlhan’ın bu çarpıcı tespitlerini yine onun sık sık dile getirdiği ” Türkiye’de her daim % 10 hain kadrosu mevcuttur.” tespiti ile ele alınmalı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmalarında bazen “Hain” vurgusu yapmaktadır.Hemen aklıma ANAP‘ın A takımından güçlü bir diplomat,Kürt Aşiret mensubu ,yarım asırlık siyaset ve devlet adamı , 23 Kasım 2015 ta vefat eden Kamran İnan‘ın bu konuda basına verdiği beyanat geldi aklıma.Ülkemizde bu hain kadronun nasıl yetiştiğini,nasıl organize olduklarını yaşadığı tecrübelerle bakın nasıl anlatıyor:
“Türkiye maalesef haini fazla bir ülke.. Bakan olduğum dönemde, hükümete brifing veriliyordu. Ben, devlet aleyhine faaliyet gösterenlerin sayısını sordum..205 bin rakamı telaffuz edildi.
Ben bunu kitabımda açıkladım ve ‘Resmi rakamlara göre 205 bin hainimiz var’ diye yazdım.Birkaç yıl sonra karşılaştığım, dönemin Genelkurmay Başkanı ‘O zaman verilen rakamlar şimdikilerin yanında çok az kalıyor’ dedi.
Şimdi, hain sayımız daha da arttı!Bunu nereden çıkardığımı soruyorsanız, ülkemizde olup bitenlere yalnız gözlerinizle bakmayıp inceleyin, derim!
İnsanımız yanlış yolda ve ne yazık ki benim vatanım hain yetiştiriyor. Türkiye’nin insanı yabancıya kendi devletini gammazlıyor!Siyasetçilerin haberi bile olmadığı bilgiler yabancılara ulaştırılıyor!Devleti dışarıya jurnalleyen, yabancı kamçısıyla devleti dövmeye çalışanlar, bu yaptıklarının karşılığını fazlasıyla alıyorlar!Ne kadar etkili olurlarsa ona göre prim alıyor, ona göre terfi ediyorlar. Bunların önemli noktalara gelmeleri sağlanıyor!
Ve ben, hainleri anlatırken kahroluyorum!”
Şimdi burada biraz duralım…
Tayyip Erdoğan’ın, zaman zaman ses tonunu yükseltmesi ve içimizdeki hainlerden bahsetmesi,Türk Milletine ihanetin bedelinin ağır olacağını dillendirmesi her nasılsa eğitimli akademisyenler tarafından hedef alınıp ‘‘Diktatör” yaftası ile karşılaşmaktadır.Dolayısıyla İnan‘ın bu açıklamaları Erdoğan’ın haklılığını gözler önüne sermektedir.
İnan’ın açıklamalarına devam edelim:
“Yabancı ülkelerden gelecek gazetecilerin kimlerle görüşmesi gerektiği bile belli çevreler tarafından ayarlanıyor ve özellikle devlet aleyhine konuşacaklarla görüşmeler ayarlanıyor.Türkiye yabancıların üzerinde en kolay oynayabildiği bir memlekettir. Bu yüzden yabancı istihbarat örgütleri at koşturur. Kendi içinde en çok hain yetiştiren ülkedir Türkiye.
Evet, maalesef hainlik üreten bir toplum olduk. Bunun ilacını da bulamadık.Türkiye’de devlet adamı yokluğu var. Bir zamanlar ülkemiz ‘Devlet adamı hazinesi’ iken, şimdi ‘Devlet adamı fukarası’ haline geldi. Ülkemize sadakatle hizmet eden ve bunun için çaba gösterenlerin başına çok işler getiriliyor!Ne yazık ki, Türkiye’de hainler makbuldür.Devletini gammazlayanlar haindir!”
Velhasıl durumumuz bu…
İlhan Nezor