Son Şehzade (Neziroğlu)
Mürekkebin akmadığı yerde kan damlar

‘Olasılık varsa Tanrı yoktur’ dan bu günlere…( 1 )




Beşeriyyetin varoluş mücadelesinde şahit olduğumuz çok keskin bir çizgi var.Tevhid ile Şirk‘in ,İman ile Küfrün , Doğru ile Yanlış‘ın velhasıl ‘tez ve antitez’in mücadelesidir bu…

Eşyanın tabiatına aykırılık’ tan yola çıkılırsa ‘olmazsa olmaz’ ların formüle edildiği ‘felsefi’ ve ‘ideolojik akımların’ sonuca ulaşmada kullandıkları yöntem ‘Diyalektik’ söylemleridir.Asırlarca bu söylemler üzerinden kitleselleşmeye çalışılmış ve toplumlar bu zıtlıklar dünyasında bocalayıp durmaktadır.Eskiçağ’da sağlam ve doğru biçimde akıl yürütme sanatı anlamına gelen, daha modern anlamıyla, çelişkilere dayanarak ilerleyen bir düşünce ya da eylem biçimi olan diyalektik mantığı bir tez veya görüşü, onun mantıksal sonuçlarını incelemek yoluyla çürütme yöntemi veya gerçeklik ile gerçekliğin çelişmelerini incelemeye, aşmaya yarayan yolları arayan, akıl yürütme yöntemi olmakla beraber aklın, deneyime aşkın nesneleri konu alırken, deneyimin sınırlarını aştığı zaman düştüğü çelişkilerin dikkate alınarak eleştirilmesi anlamına da gelmektedir. Sonuç olarak modern zamanda bir tez ile antitezden, söz konusu iki karşıtın (zıtların) bir senteze varmak üzere gelişmesini gösteren varlık ve düşünce kanunu olarak ortaya çıkmıştır. Etimolojik bakımdan diyalektik, tartışma demektir.

Bu temel bilgileri verdikten sonra bu alanda yapılan çalışma ve düşünce yapısının başta toplumlar olmak üzere bıraktığı izlere bakmadan sonuca varmak mümkün olmamaktadır.
Anadolu topraklarında bu çalışmayı ilk başlatan Herakleitos’tur. M.Ö. yaklaşık 500 yıllarında ‘Sürekli dönüşüm yasasını’ bulmuştur. Herşeyin sürekli olarak değiştiğini ve sonsuz bir süreç halinde aktığını görmüştür. Doğadaki zıtlıkların birliğini keşfeden Herakleitos’tur.
Zenon‘a, gelince o da zamanındaki göreceliği yıkmak için diyalektiği kullanmıştır. Yunanca‘da ‘bilgili kişi’ anlamına gelen ‘Sofistler‘ ise siyasette başarı sağlamak isteyenlere diyalektik öğreterek halkı kandırma aracı olarak algılanmasına yol açmışlardır. Sofistler, eski Yunanistan‘ın belli başlı şehirlerini gezerek parayla ders veren ve özellikle siyaset hayatında ve güzel konuşmada (hitabette) başarılı olmayı öğreten kimselerdi.Belli başlı şehirleri gezerek para ile hitabet dersi verirlerdi.O günkü Yunan toplumunda siyaset ağır basmaya başlamış ve hitabet gücü önem kazanmıştı.Buna rağmen Sofistler gerçeklerin araştırılmasından çok ‘inandırma ve ikna etme’ yolunu tercih etmişlerdi.Onlara göre herkesin kabul etmesi gereken genel hakikat ve doğrular olamazdı. ‘Doğru’ göreceli bir kavramdı ve değişkendi.

Evrende değişen hiçbir şeyin olmadığını, gerçeklik, yani varlık, mutlak anlamda birdir, kalıcıdır, süreklidir, yaratılmamıştır, yok edilemez; o ezeli ve ebedidir; onda hareket ve değişme yoktur görüşünü savunan Parmenides ise , değişim olgusunu reddederek onun yerine kendi kendisiyle aynı kalan, değişmeyen varlık anlayışını koymuştur. Ona göre varlık eğer değişirse var olamayan bir şey haline gelir. Sadece var olan bir şeyin düşünülebileceğini, var olmayan bir şeyin ise düşünülemeyeceğini ileri sürmüştür.

Son bir örnek daha verip Albert Einstein’den bahisle bitirelim…

Çarşıda pazarda dolaşarak insanlara doğruları buldurmayı amaçlayan Sokrates hiç bir şeyi dikte etmiyordu. Beyanat vermek yerine insanların doğruları bulmasını istiyordu. Bunun için de diyalektik(tartışma) yöntemini kullanıyordu. Kendisi doğruları buldurma şekline ‘doğurtma’ diyordu. Tartışma yoluyla gerçeklerin tarifini yapmaya çalıştı.

Görüldüğü gibi insanlık tarih boyunca çeşitli yöntemler ve akımlar geliştirerek doğru yada yanlış zıtlıklar dünyasında varlığını koruma,kabul ettirme ve yaşamına aksettirme çabası içinde olmuştur her daim.İşte kanayan yara burada başlamıştır da denilebilir. Filozofların kendilerine göre kurguladıkları bu varsayımları Risalet‘in(Peygamberlerin) önüne geçirme çabasıdır bugün insanlık aleminin yaşadığı buhran…Neticede Ateizm,Deizm,Budizm,Brahmanizm gibi sair görüşler kitleleri peşinden sürüklemiştir.

Hiç şüphesiz çağımızda üzerinde en çok konuşulan ve çalışmalarıyla hafızalarda izler bırakan ve son yüz yılın en zeki insanı ve dahisi kabul edilen Einstein(Ayştayn) dır. “Olasılık varsa Tanrı yoktur “ tezi ona aittir.Zıtların savaşını maddeler üzerindeki diyalektik kıyasla çözmeye çalışmıştır.Adeta maddeyi ve atomu konuşturmuştur.

Ayştayn ölümünden son sekiz yıl öncesine kadar ateist olarak yaşamıştır.Ancak , son sekiz yılında Tanrının varlığını bulmuştur.Peki bu kanaate nasıl ulaştı hiç merak ettiniz mi?

Ayştayn ‘asla parçalanamaz’ denilen atomu parçaladıktan sonra dünyanın yapı taşlarını çıkartıyor ve onları incelemeye alıyor.Oysa bu ana kadar bildik teorisinde “olasılık varsa Tanrı yoktur” tezini hep savuna gelmiştir.Ondaki büyük değişim dünyanın yapı taşlarını çıkardıktan sonra yani atomu parçaladıktan sonra başlıyor ve şu kanaate varıyor,”dünyanın kendi başına olabilme ihtimali 48 katrilyonda bir ihtimalle var.Tanrı olmadan da güneş sisteminin , evrenin yani tüm ahengin kendi başına olabilme ihtimali var.”

Peki “Olasılık varsa Tanrı yoktur” tezini çürüten şey ne idi Ayştayn‘a göre.

Atom parçalandıktan sonra ortaya çıkan dünya ile alakalı yapı taşlarının ,evren kainat ve bunların belirli bir ahenk içinde dönmesi bu tezini sorgulatıyor. 48 Katrilyonda bir Tanrı olmadan da var olma ihtimali olan güneş sistemindeki ahenk bütün tezlerini çürütüyor.Olasılıklar üzerine kuramını geliştirmeye çalışan Ayştayn güneş sisteminde gördüğü yüzyıllarca ,milyonlarca yıl aynı ahenk içerisinde kendi başına dönme ihtimalini bir yaratıcı olmadan olamayacağı kanaatine varıyor.Sonuç olarak, dünya kendi başına oluşabilir Ayştayn Teorisine göre ama asla aynı ahengde asırlarca dönemez.Güneş sistemi içerisindeki bu mucizevi yaratılış dünyanın en zeki adamına Tanrının varlığını kabul ettirmiştir.

İkinci bölümde diyalektik yöntemlerinin başta medeniyetler ve milletler üzerindeki tarihsel seyri içerisinde etkileşimlerine değinip Yeni Türkiye’nin diyalektiği üzerinde duracağız.

İlhan Nezor

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol