Son Şehzade (Neziroğlu)
Mürekkebin akmadığı yerde kan damlar

Erdoğan’ın başarısındaki büyük sır perdesi..!






Yakın Siyasi Tarihimize baktığımızda icraatlardan çok İdol‘ler üzerinde durulduğu görülmektedir.Artık ideolojik yaklaşımların bir kenara itildiği ve “Rol Model” arayışlarının hız kazandığına şahit olmaktayız.
Bu durum , en eski yazılı tarihe sahip olan Türk’lerin Orhun Kitaberi’n de de görülmektedir.Hep Lider odaklı ve ondan gelecek işaretler manevi bir ışık telakki edilmiştir.
Bir başka ifadeyle Türkler “Kızıl Elma” sız yaşamayı varlık sebebi görmemişlerdir.(Bu konuya başka bir makalemizde değineceğiz)
Cumhuriyet tarihimize baktığımızda Siyasi Parti liderlerinin tutum ve davranışları tartışma konusu yapılmaktadır.Bu da millet olarak doğrusuyla/yanlışıyla Lider odaklı bir politik algıya sahip olduğumuzu göstermektedir.
Atatürk‘le başlayıp , üzerinde en çok siyasi manevra yapılan Menderes,Özal ,Türkeş ve son olarak Tayyip Erdoğan görülmektedir.Böyle olmasıda doğaldır.Çünkü,verdikleri mücadele adeta doğuştan mukabil , kabına sığmaz bir liderlik vasfıdır.
Bu kısa girizgahtan sonra gelelim konumuza.

1994 yılında RP Milletvekili Sn.Hasan Hüseyin Ceylan‘ın davetlisi olarak Ankara Altınpark Göl Tiyatrosunda bir toplantıya davet edildim.

Bu toplantı RP‘nin Büyükşehirlerdeki seçim zaferinin bir nevi açılımı durumundaydı.Ve o toplantıya bugün Cumhurbaşkanı olan Sn Tayyip Erdoğan‘da katılmıştı.İstanbul Belediye Başkanlığını kazanması hasebiyle yapacağı konuşma merakla beklenmekteydi.Neticede kürsüye davet edildi ve aşağıdaki şu anlamlı , bir o kadar da ibret verici konuşmayı yaptı.

Ben RP il Başkanı olduğumda,İstanbul’un 19 ilçesi vardı… Bunlar haftada bir gün açık diğer günler kapalıydı. Arkadaşlarımı topladım,konuştuk ve karar aldık.Gündüzleri açık tutamıyoruz bari her gün 18:00 ile 21:00 arası birer nöbetçi koyalım dedik.Bunu ilçe teşkilatlarımıza bildirdik.Telefonla da açık mı – kapalı mı diye de kontrol ediyorduk.
Bir gün Şişli teşkilatını 18:15’te aradık telefonu açan olmadı..
Arkadaşlarla Şişli teşkilatına gittik.Saat 18:35 idi…Kapıyı çaldık bir genç açtı. Gözleri yaşlar içindeydi. Durumu hiç iyi deyildi…
Sorduk kendisine : Hasta falan mısın? Yoksa bir derdin mi var..?
Israrlarımıza rağmen derdini söylemek istemedi…”Peki ilçeyi neden geç açtın ? diye sorduk…”Müşkil bir durumum vardı o yüzden geç açtım.” cevabını verdi.Müşkil durumunun ne olduğunda ısrar ettik , yardımcı olabileceğimizi söyledik, o yine de ısrarla söylemekten kaçındı.
Ertesi gün araştırdık,bu genç kardeşimiz eşini doğum sırasında kaybetmiş çocuğunu kurtarmışlar.
Doğumdan hemen sonra çocuğunu hastaneden almış, annesine bırakmış ve aceleyle ilçeye nöbetine gelmiş.
Bu durum bizi gerçekten çok üzdü. Derinden yaraladı.
Daha sonra duyduk ki , bu genç kardeşimiz Eskişehir’e yerleşmiş.
Orada da teşkilatlarda çalışmış.
Arkadaşları ile bir köy çalışmasına giderken elim bir trafik kazası geçirmiş ve arkadaşları ile birlikte şehitler kervanına katılmış.Biz biliyoruz ki , zafer inananlarındır ve zafer yakındır.
Böyle daha nice arkadaşlarımızı kaybettik. Çok çileler çektik , eziyetler gördük , horlandık , küçük düşürüldük ama yılmadık bu günlere geldik…”

Evet , bizzat dinleyenler arasında olduğum için çok etkisinde kalmış ve unutamamıştım.Unutamıyorum da.
Bu acı ve bir o kadar da gurur verici hadise bana İslam’ın ilk şehidi Hz Sümeyye‘ yi hatırlattı.
Hz.Sümeyye şehid edildiği zaman müşrikler bunu müjdeli bir habermiş gibi Ebu Cehil’ e bildirdiler.
Ebu Cehil sevinmek bir yana , kaşlarını daha da sertleştirerek “Siz bu habere seviniyormusunuz…?Eğer bir dava için ölümü göze alanlar varsa , bilinsin ki o dava kök salmaya başlamıştır.Demek Muhammed’in davası da kök salmaya başladı haaa….” diyerek endişelerini saklayamamış ve İslam gerçeğinin altını önemle çizmiştir.
İşte,kelime dağarcığınız ne kadar zengin olursa olsun bir noktada düğümlenip kalıyor.
Hadi yaz bakalım yazabilirsen
Genç yaşta bir insan düşünün,eşini doğum esnasında kaybediyor ve kurtarılan çocuğunu doya doya öpüp koklamadan eşinin acısını içine gömerek inandığı dava uğruna koşarak nöbetine gidiyor.
Hangi birimiz böyle bir fedakarlıkta bulunabiliriz..?
Bu ne büyük aşktır ki , çocuğunu anadan yetim babadan öksüz bırakacak kadar sevdalıdır davasına.
Böyle bir aşk, arkasından milyonları sürükleyecek Liderler çıkarmaz mı.?
Böyle bir aşk, “Dik dur eğilme , bu millet seninle “ diyerek kitleleri meydanlara dökmez mi?
Böyle bir aşk,”Astınız,zehirlediniz,yedirtmeyiz” diyerek liderlerine sahip çıkmaz mı?
İşte bunlardan birisi hiç şüphesiz Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Yakın siyasi tarihimiz halkının yarısının teveccühünü kazanmış bir Liderin iç ve dış mihraklarla bu kadar yıpratılmak istenmesine bugünkü kadar şahitlik etmemişti.
Bu sahiplenme duygusu siyasi pradigmalarla otopsi edilmesi gereken bir durumdur.

İşte Erdoğan’ın Liderliğinde yatan sır kanımca budur…

İHL kökenli olması hasebiyle hitabeti,vucut dilini çok iyi kullanması ve dahada önemlisi konuşmalarında sıkça muhataplarına “ KARDEŞLERİM” diye hitap etmesi güven duygusunu aşılamaktadır.
İşte bu duygu yukarıda arz ettiğimiz serdengeçtiliklerin yaşanmasına vesile olmaktadır.
Bir diğer husus,hep hedef belirlemesidir.
Kızıl Elma’yı işaret etmesidir.”Yeni türkiye,2023,2071 vs”
Böyle bir durumda hangi bend taşkınları önleyebilir ki..?
Son sözü Hrant Dink‘e bırakalım :
 Su çatlağını bulunca mutlu olur..”
Evet Türk Siyaseti çatlağını bulmuştur…

ilhan NEZOR

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol