Son Şehzade (Neziroğlu)
Mürekkebin akmadığı yerde kan damlar

Sosyal olayların toplumsal genlere yansıması olur mu? (4)

Psikologlar  insanların "Biyolojik kalıtım yoluyla bir çok özelliklerinin kendinden sonrakilere aktarıyorsa , toplumsal olaylar da sosyalleşme yoluyla bireylere aktarılır." tezi üzerinde çok çarpıcı örnekler vererek duracağız.Daha önce "Embriyolojik Travma yaşayanlar" konulu seri yazımızın üçüncü bölümünde şu çarpıcı bilgileri vermiştik.

"....Uzmanlara göre , çocuğun anne karnına düştüğü ilk andan itibaren şekillenmeye başlayan “psikolojik karakter” vardır. Psikolojik karakter, annenin sevinçleri, öfkesi, üzüntülerine bağlı olarak “genetik karakterin” üzerine inşa edilen ikinci bir karakterdir.Genetik karakterin oluşumunda her ne kadar, anne ve baba söz sahibi olmasa da, psikolojik karakterin oluşumunda özellikle anne direk tesir sahibidir. Yani anne, eğer isterse karnındaki çocuğu bir “pısırık, korkak”  yahut da, “sakin ve huzurlu” çocuk olabilmesi adına ciddi bir rol oynayabilir.

Konuyu kavramak açısından özellikle çocuk Psikoloğu ve Pedegogların verdiği , yaşanmış çok acı bir bir örnek vardır.

Afrika , Psikolojik analizler için adeta bir labratuvar haline getirilmiştir vahşi batılılar tarafından.Dolayısıyla “Çocuk Psikolojisi” için de en acımasız bir deney sahasıdır. Şayet bir çocuğun gelişimini takip etmek veya bir annenin psikolojisini bozup onu bambaşka bir hale büründürmek istiyor, daha sonra da bu çalışmalarınızı bilim dünyasına hediye etmek istiyorsanız ilk adresiniz Afrika olmalıdır…

Bir zamanlar “evrimini tamamlayamamış yarı insan” formatıyla batılılar tarafından Orangutan ve Maymunlarla birlikte kafes arkasında “insanat hayvnat bahçelerinde” yaşamaya mahkum edilen Ota Benga‘nın ülkesi  Kongo’nun sömürüldüğü yıllarda, beyaz adam, Kongo’da daha rahat hareket etmek ister.Bunun için Kongo’nun yerli insanlarından yardım almak zorunda kalır. Ancak bir sorun vardı beyaz adam için:Siyah Kongo‘lunun öfkesine maruz kalmak.

Para ile tutulan köleler her zaman sadık olamayabilirdi.Eline geçen ilk fırsatta efendisine isyan edebilir.Beyaz adama göre köle, efendisi ile hiçbir şey kıyas etmemeliydi. Canı yansa da efendisine sadık, kendi adına karar veremeyecek kadar korkak ve pısırık olmalıydı. Kölelik genlerine kadar işlemeliydi ki beyaz adam istediğini elde edebilsin.
 

Beyaz adam için para ile tuttuğu kölelerin bir gün isyan edebilme ihtimali ortadan kaldırılmalıydı.Neticede “Kölelik ruhu genlerine kadar işlemiş köleler nasıl yaratılır..?” sorusu ile karşılaştılar.

Ve karar verdiler…

Kongo‘lu anneler üzerinde köleliği, “ruhuna kadar sindirmiş ,efendisine itaat eden köle yaratma!” fikrini ortaya attılar.

Nasıl mı..?

Kongo’da sokak sokak ve ev ev, hamile kadınları arayıp buldular. Kimisi üç aylık, kimisi beş, kimisi de dokuz aylık bebeklerini karınlarında taşıyan anne adayları, zor kullanılarak büyük bir meydan da topladılar. Meydana zorla getirilen genç anne adayları arasından , dokuz aylık hamile bir anne seçildi. Doğum yapmasına birkaç gün kalmış olan bu anne adayı, yere doğru gerilerek mancınık haline getirilmiş bir ağaca bağlandı. Etrafta, yüzlerce siyahi hamile annenin korku dolu bakışları arasında bu annenin, bağlı olduğu ağacın ipi kesilerek, yavrusu ile birlikte havaya fırlatıldı. Bir annenin karnındaki çocukla birlikte havada parçalanışına şahit olan etraftaki diğer anneler, çığlık çığlığa sağa sola kaçıştılarsa da, beyaz adamın elinden kurtulmayı başaramadılar.

Yaşadıkları bu olayı aylarca üzerinden atamayan hamile anneler, beyaz adamı nerede görse kendisine bela bulaşmasın diye büyük hürmet göstermeye başladılar. Bu olay bir kaç kez denendi ve anne karnındaki çocukların ruhu bu korku ile karışık hürmet duygusu ile şekillenmeye başladı…

Henüz bu olayın travmasını üzerlerinden atamayan anneler bir sonraki ay yine aynı meydanda toparlandılar.Vahşi batılılar tarafından yine içlerinden bir anne adayı seçilip , mancınıkla havaya fırlatıldı.Yüzlerce hamile anne her ay içlerinden birnin seçilip macınıkla havaya fırlatılışına ,kimi zaman havada,kimi zaman yere düşerken parçalanışına şahit tutuluyor ve yarının annelerine karınlarında ki bebeklere korku travması yaşattırılıyordu aylarca.

Hamileliğin daha ilk aylarından itibaren , anne karnında bu korku nöbetlerini yaşayarak dünyaya gelen çocuklar tam da tahmin edildiği gibi  "Korkuyu ruhuna sindirmiş öve efendisine sadık" birer köleler olamaya başlamışlardı.

Daha anne karnında ki ceninin psikolojisini ,travmalarla şekillendiren "Beyaz Adam" bilim adına da bir çığır açtığını da düşünüyordu.Vahşi Avrupalılar adeta tıp alanın da büyük bir başarıya imza atmış gibi bu başarılarını "köle ruhlu korku psikolojisi" olarak hediye ediyor ve adına da "Embriyo Psikolojisi" diyorlardı.

Artık anne karnında ki embriyonun anne vasıtası ile yaşadığı psikolojik veriler tespit edilmişti.Kısaca ,hamilelik süresince , bir anne ne ile meşgul ve duygu dünyası ne ile şekilleniyorsa karnında ki embriyonun da duygu dünyası aynı olaylarla şekillenmekte idi.

Bir zamanlar Japonya'da liselerde eğitim,Üniversitelerde de tez olarak okutulan "Keriman Halis Olayı " nın Türk toplumunun genetik yapısını nasıl etkilediğini,Kemalizmin adeta sembolü olan bu Adige -Çerkez kızının Türk ahlak yapısı üzerinde bıraktığı derin izlerin bir kaç nesil sonra ne hale geldiğini örnekleri anlatacağız...

(Devam edecek...)

İlhan Nezor.





 




 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol