“Kullanılma hakkımız Yüce Türtk Milleti’ne aittir…”(2)
İkinci bölüme bundan bir kaç yıl önce Show Tv ‘de ibretamiz bir olayı aktararak başlamak istiyorum…
Kısa sürede yıldızı parlayan ve genç yaşta büyük bir servete sahip olan , Popüler kültürün besleyip büyüttüğü,Türk gençliğine musallat ettiği bir yapımcı var…Adı: Acun Ilıca’lı…
28 Şubat Post-Modern darbeden sonra hızlı bir şekilde yükselişe geçen bu şahıs, yaptığı proğramlarda sözde, gençlere sosyal aktivite kazandırmak adına saçma sapan yarışmalar düzenlemektedir.Kanaatim odur ki,yükselişe geçen gençlik hareketini örselemek,duyarsızlaştırmak ve gerçek gündemden uzaklaştırmak için birileri tarafından finanse edilen, kullanılan bir etki ajanıdır.Proğramlarını incelerseniz görülecektir ki,gecenin geç saatlerine kadar dört bir yandan gelen üniversite gençliğini yine aynı saatlerde hocaları tarafından başka kanallarda yayınlanan akademik çalışmalardan uzak tutmayı başarmıştır.
Bu zat, bundan bir kaç yıl önce “Acun Firarda” adlı bir proğram düzenlemiş ve özellikle dünyada ki eğlence hayatını,işret alemini tanıtıcı çekimler yapmıştır.Hiç unutamadığım bir kareyi sizlerle paylaşayım…
Amerika’nın bir eyaletinde bir gece kulübü,her türlü ahlaksızlığın sergilendiği bu kulüpte roportaj yapıyor.Genç,güzel , alımlı bir bayanın peşine düşüyor.Kadın hızlı adımlarla ilerliyor.Belliki görüntülenmekten ve sorulardan kaçıyor.Nihayet bir köşede sıkıştırıyor? “Neden kaçıyorsunuz..? Bu arada çok şıksınız..” diye soruyor.Ve …Amerika‘lı kızın verdiği cevap adeta bir tokat gibi… “Tabiki şık olamak zorundayım ,çünkü ben bir Amerikalıyım…”
Şimdi buraya bir nokta(.) koyalım ne demek istediğimize birazdan döneceğiz…
Birinci bölümde Türk Milliyetçiliği hareketinin yakın dönemde nasıl başladığını , zamanın Cumhurbaşkanı İnönü ve Başbakanı Saraçoğlu‘un tutumlarının ezilmek , sindirilmek istenen milli reflesklerin nasıl şaha kalktığına değinmiştik.İnönü‘nün 19 Mayıs 1944 Nutku ile başlayan süreç taşların yerinden oynayacağının habercisi idi.Peki bu nutuk ne idi? Şimdi “tarih baba” ya sorup hatırlayalım…
19 Mayıs Nutku
“Türk milliyetçisiyiz, fakat memleketimizde ırkçılık prensibinin düşmanıyız. Memleketimizde politika garezleri için uydurulan ırkçılık önderlerinin çok acıklı faciaları hatıralarımızda canlıdır. l9l2 senelerinde Rumeli’de tutunmak için tırnaklarıyla kayalara yapışarak son gayretlerini sarf eden Türk erlerine Arnavut Priştineli Hasan ve Derviş Hima ile beraber arkadan hücum tertipleyenlerin Türk ırkçı politikacısı olduğu, Büyük Millet Meclisinde ispat olunmuştur. “Politika icabı” diye tefsir etmekten en ufak bir güçlük çekmeyen bu adamlar, sözlerine inanıp daha büyük bir felakete uğradığımız zaman gene “Politika İcabıdır” diyerek yeni bir fesat prensibi yaratmakta geri kalmayacaklardır.Köy Enstitülerinde, her çeşit okullarımızda, müesseselerimizde, ordumuzda müşterek vatanın ülkülerini Türk çocuklarına, eşit adalet ve şefkat hisleriyle vermeye çalışıyoruz. Onları büyük Cumhuriyet potasında kaynatıp meydana Türk vatanseveri çıkarmaya uğraşıyoruz. Vatandaşlarım emin olabilirler ki muvaffakiyetlerimiz esaslıdır ve gelecek zamanda daha göz alıcı olacaktır.Türk milliyetçiliği içinde vatan çocuklarının temiz ülkülü ve vatan fikirli olarak birbirine dayanan sağlam bir millet olması, erişilmez ve yanlış bir hayal değildir. Bunun doğru bir fikir ve erişilir bir hedef olduğunu,elle tutulur ve gözle görülür neticeleriyle tamamıyla alıyoruz. Şimdi insaf ediniz. Türk vatandaşı yetiştirmek için bütün iyi şartlan özünde toplamış olan bu feyizli yolu bırakır da ,ırkçıların milleti bin bir parçaya ayıracak fesatlı ve nifaklı zehirlerine cemiyeti kaptırır mıyız?Turancılık fikri, yine son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisidir. Bu bakımdan cumhuriyeti iyi anlamak lazımdır. Milli kurtuluş sona erdiği gün,yalnız Sovyetlerle dostluk ve bütün komşularımız eski düşmanlıklarının bütün hatıralarını canlı olarak zihinlerinde tutuyorlardı. Herkesin kafasında, biraz derman bulursak sergüzeşti, saldırıcı bir siyasete kendimizi kaptıracağımız fikri yaşıyordu.Cumhuriyet kuvvetli bir medeniyet yaşayışının şartlarından bir esaslısını, milletler ailesi içinde bir emniyet havasının mevcut olmasında görmüştür. İmparatorluktan son zamanlarda ayrılmış olan komşularıyla da iyi ve samimi komşuluk şartlarının temin edilmiş olmasını, milletin saadeti için lüzumlu saymıştır.Görülüyor ki, milli politikamız memleket dışında sergüzeşt (serüven , macera) aramak zihniyetinden tamamen uzaktır. Asıl mühim olan da bunun bir zaruret politikası değil, bir anlayış ve bir inanış politikası olmasıdır. Ancak bu inanışa vardıktan sonradır ki, etrafımızda bulunan milletleri daha yakından tanımak imkanlarını bulduk. Nereden zarar gelir ve nereden zarar gelmez, bunu ayırt etmek için zihinlerimizde ayarlı ölçüler hasıl oldu. İçerde milletin hayrı ve saadeti için çalışma ve dışarıya karşı milletin emniyet ve müdafaası için lazım olan tedbirler,salim ölçülerle gözümüzün önünde belirdi. Ve nihayet asırlar ve asırlar süren köklü düşmanlıklar yerine, yirmi sene gibi kısa bir müddette hürmet ve itimat duygularının uyanmasına imkan verdi.Turancılar, Türk milletini bütün komşularıyla onulmaz bir surette derhal düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine Türk milletinin mukadderatını kaptırmamak için elbette Cumhuriyetin, bütün tedbirlerini kullanacağız. Fesatçılar, genç çocukları ve saf vatandaşları aldatan fikirlerini millet karşısında açıktan açığa münakaşa edemeyeceğimizi sanmışlardır. Aldanmışlardır ve daha çok aldanacaklardır.Şimdi vatandaşlarımdan iki suale zihinlerinde cevap bulmalarını isteyeceğim : Irkçılar ve Turancılar gizli tertipler ve teşkillere başvurmuşlardır. Niçin ? Kandaşları arasında gizli fesat tertipleriyle fikirleri memlekette yürür mü ? Hele doğudan, batıdan ülkeler gizli Turan cemiyetiyle zapt olunur mu ? Bunlar o şeylerdir ki, ancak devletin kanunları ve esas teşkilatı ayak altına alındıktan sonra başlanabilir. Şu halde yaldızlı fikirler perdesi altında doğrudan doğruya Cumhuriyet’in, Büyük Millet Meclisinin mevcudiyeti aleyhinde teşebbüsler karşısındayız. Tertipçiler, on yaşında çocuklarımızdan bize kadar derece derece, perde perde hepimizi aldatmak iddiasındadırlar.Vatandaşlarıma ikinci sualimi soruyorum : Dünya olaylarının bugünkü durumunda Türkiye’nin ırkçı ve Turancı olması lazım geldiğini iddia edenler, hangi millete faydalı, kimlerin maksadına yararlıdırlar ? Türk milletine yalnız bela ve felaket getirecek olan bu fikirleri yürütmek isteyenlerin Türk milletine hiçbir hizmetleri olamayacağı muhakkaktır. Bu hareketlerden yalnız yabancılar faydalanabilirler. Fesatçılar, yabancılara bilerek mi hizmet ediyorlar? Yabancılar, fesatçıları idare edecek kadar yakından münasebette midirler? Bunları hüküm olarak kestirmek bugün mümkün değildir. Ama yabancıya hizmet kasti ve yabancının ilişiği hiçbir zaman meydana çıkmasa dahi hareketlerin, Türk milletine, Türk vatanına zararlı olması ve bunlardan yalnız yabancıların faydalanmış olması söz götürmez bir hakikattir.Vatandaşlarım! Emin olabilirsiniz ki vatanımızı bu yeni fesatlara karşı da kudretle müdafaa edeceğiz….(İsmet İnönü , Reis’icunhur)
Görüldüğü üzere gayet açık ve net.Türk milletinin kutlu sinesine , doğduğu otağa karşı tek adamlığın verdiği açık bir tehdittir.Bu konuşma aynı zamanda Türk Milliyetçilerine karşı Rus yanlısı açık bir Manifesto niteliğindedir.Yıllardır ülkemizde hakim kalmış ve neredeyse tüm sıkıntılarımızın nedeni olan siyasi anlayışın temelini teşkil eden bir konuşmadır. Bu nutuktan sonra Türkiye’de bırakın Irkçı söylemleri Milliyetçi en ufak tavırlar bile devlet eliyle linç edilmeye kalkışılmıştır.Rusya‘nın Almanlar karşısındaki galibiyetinden korkan İsmet İnönü yukardaki nutkunda adeta Orta Asya ‘yı elinde tutan Rus‘lara; ”biz TURANCI değiliz” ve ”bize de düşman olmayınız” imajı vermeye çalışmıştır. Türkiye‘nin yıllardır yürüttüğü şahsiyetsiz dış politikasının temeli işte bu anlayışların ürünüdür. Alparslan Türkeş ve dava arkadaşlarının bu tehlikeyi sezdikten sonra ”sudan çıkmış balığa dönen” İnönü her konuda olduğu gibi ne yazık ki dış politika konusunda da milli çizgiden çıkılmasına ön ayak olmuştur. Bu nutkun devamında gelen ”Turancı-Türkçü” avı sonrası adeta Engizisyon Mahkemeleri kurulmuş ve Türkeş ve arkadaşlarına selam verenler dahi tutuklanmış ve devletin despot rejiminden korkan gazeteler Türk milliyetçiliğine adeta savaş açmışlardır. İşte Türk ülkesinde Türkçülüğün hor görülmesinin nedeni de budur.
Şimdi dönüyoruz yukarıda nokta koyduğumuz konuya…
Amerika ‘lı kızın “Elbette şık olmak zorundayım…Çünkü ben bir Amerika’lıyım” demesini neye yormak lazım.İşte bu, tam bir “Mensubiyet Şuurudur”
İnönü ve arkadaşlarının “zehirli bir ok” diye önlem alamaya çalıştığı Türkçü, Turancı hareket ve bu davaya önderlik eden başta Alparslan Türkeş olmak üzere o hengamede Türk gençliğine vermek istedikleri de “Mensubiyet Şuuru” dur.
Bir ülkeyi ayakta tutan milli bir direnç değil midir “Mensubiyet Şuuru”…İşte bunun mücadelesinin başlangıcıdır 3 Mayıs 1944 olayları.İnönü ve avanesinin yayınladığı bu Manifesto Türk Milliyetçileri tarafından “uyarıcı faktör” olarak algılanmış ve şaha kalkmıştır…
İlhan NEZOR
(devam edecek)