“Niye Ağlamasın Ana Türkistan..!” (3)
Türk Dünyası’n da öyle kelimeler vardır ki sayfalar ve ciltler dolusu hacmi ile anlatılacak kavramları çağrıştırır. Sürgün denilince Kırım Türkleri ve Kafkas Halkları akla gelir. Katliam ve soykırım kelimeleri Kerkük Türkleri’ni akla getirir. İşkence kelimesi ise Çinlileri ve Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistanlıları…
Bugün Doğu Türkistan’da yaşananları anlamak için Osman Batur‘u anmadan bir yere varamayız.
Osman Batur, Çin işkencelerine başkaldıran efsanevi bir kahramandır. Bir dönem için kısa da olsa başarılı oldu. Uygur halkını Çin işkencelerinden kurtardı. Bu başarısı sebebiyle de işkence uygulanarak şehit edildi.
Milyonlarca Uygur Türkünün Toplama Kamplarında eğitim amaçlı tutulduğunu dile getirenler 1940 ve sonrası gelişen Çin zulmünü neden görmezden gelirler.?
Osman Batur, Doğu Türkistan’ın yetiştirdiği en büyük mücahittir. 20. Yüzyılda, Çin‘e karşı en büyük mücadeleyi vermiş bir efsane… Adı bugün bile Pekin yönetimini titretmeye yeten tarihi bir şahsiyettir Osman Batur. Cengaverliği, kendisinden önce Çinliler ile savaşmış büyük mücahit Böke Batur‘un yanında öğrendiği rivayet edilir.
Böke Batur‘un şu sözü, Osman Batur‘a ve mücahitlere ümit aşılamıştır:
“Bir gün biz, kafirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü’nde ki kum taneleri kadar olsa bile!”
1940 yılında, Çin zulmü dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. O vakitlerde, şimdilerde olduğu gibi Türkistan genelinde halk, zulme ve kırıma uğruyordu. Halkın önderleri, alimleri katlediliyor; mülkleri gasp ediliyor; camileri yakılıp yıkılıyordu.
Köktogay bölgesinde, işgalci Çinli kaymakamın camiye çizmeleri ile girmesi üzerine halk, kaymakamı ve onlarca Çinli askeri öldürdü. Camilere tecavüz eden, Kur’an-ı Kerim’i yakan Çinlileri protesto eden ve zalimlere karşı boyun eğmeyen Doğu Türkistanlılar, “isyancı” oldukları bahanesiyle tutuklandılar.
İş o raddeye geldi ki, resmi makamlar, Türk’lerin ellerindeki silahları toplamaya başladılar. Osman Batur‘un babası ve ailesinden bazı kişiler, silahlarını Çin askerlerine teslim ettiler. Osman Batur, silahını teslim etmeyi reddederek: “Bu gün silahımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silahımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar!” dedi ve tek başına dağa çıktı.
Osman Batur ve silâh arkadaşlarının mücâdelesi, 1941 yılı Ekiminden 1943 yılı Temmuzuna kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. 22 Temmuz 1943’te Altaylar, Çinlilerden tamamen temizlenmişti. Altay Türkleri artık bağımsızdı. Mücâdelesini sürdürdü.Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığına seçildi. 1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin İstilâsından kurtardı. 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubatına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan Hükümeti’nin askerî ve mülkî âmiri olarak Vâli sıfatıyla görev yaptı.
Çinliler, yönetimleri altında bulunan Türk’lerle meskun bölgelerin birer birer elden çıkmakta olduğunu anlayınca, büyük bir ordu oluşturdular.Kızıl Çinliler Doğu Türkistan’ı bugün de olduğu gibi asıl sahiplerine bırakmaya razı değillerdi. Mücadele tekrardan kızıştı. Çinliler, Türklerin on katı askerle ve gelişmiş silahlarla saldırıyorlardı. Osman Batur ve onunla birlikte çarpışan yiğitler yılmadılar, mücadeleye devam ettiler. 1949 yılında Osman Batur daracık bir dağ bölgesinde sıkıştı. En başta 30 bin olan savaşçı kuvveti 1950’de kadın ve çocuklar dahil 3-4 bine indi. Son sığındığı yer Gez Kurt bölgesiydi. 1951 şubatında komünistler yeniden bir baskın yaptı. Kazakların büyük bir kısmı baskından kurtuldu. Osman Batur’un kızı Azapay ile birlikte bir çok kadın-kız Çinlilerin eline esir düştü. Osman Batur onları kurtarmak amacıyla bir geçitte 200 kişilik bir düşman birliğine tek başına hücum etti. Çok sayıda düşmanı öldürdü. Ancak cephanesi bitince Kamambal Dağı’nda yakalandı.
Tung-Huang şehrine götürüldü. Elleri ve ayakları zincirlerle bağlanarak zindana atıldı. Kendisine yardım eden Türkleri ele vermesi için her gün işkence yaptılar. Çeşitli işkenceler sonrası atın üzerine bindirilip “Doğu Türkistan’ı Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın haline bakın.” diyerek sokak sokak dolaştırıldı.
Osman Batur “Ben ölebilirim ancak dünya durdukça milletim mücadeleye devam edecek.” diye haykırıyordu. Çinliler Osman Batur’dan işe yarar bilgi alamayınca göstermelik bir mahkeme kuruldu. Önceden verilmiş kararı mahkeme 19 Nisan 1951 tarihinde açıkladı:”Devrim düşmanlığı suçundan dolayı idam…”.
29 Nisan 1951 tarihinde infaz edildi. Urumçi’de önce kulaklarını, sonra kollarını kestiler, ardından kurşuna dizip şehit ettiler…
Allah şahitliğini ve Şehitliği kabul eylesin…
Osman Batur‘un şehadetinden sonra da zalim Çinlilerin işkence ve zulümleri devam etmiştir.
Osman Batur‘un tek erkek kardeşi Delihan İslamoğlu, istiklal için giriştiği savaşta esir alınarak şehit edildi.
Osman Batur’un ikinci hanımı, üç oğlu ve beş kızı da esir alındı. 18 yaşındaki kızı Kabiyra ile 14 yaşındaki oğlu Baybolla, anneleri Mamey’in gözleri önünde doğranarak şehit edildi.
11 yaşındaki oğlu Kariy ve 9 yaşındaki kızı Sapiyan, 20 metre derinliğindeki kuyuya diri diri atıldı.
Evlatlarına yapılan bu zulme, işkenceye ve katliama dayanamayan Mamey Hatun, aklını kaybetti ve olay yerinin yakınındaki nehrin azgın sularına kendini attı.
Osman Batur‘un;Şerdiman, Nimetullah ve Nebi isimli oğulları, babalarının şehit edilmesinden sonra da bağımsızlık savaşını devam ettirdiler.
Geçmişte bu olaylar yaşanırken Doğu Türkistan davasını batılı kaynaklardan öğrenip yanılgı yaşadıklarını söyleyenler bugünkü toplama kampları hakkında biraz da olsa bilgi sahibi olamıyorlar mı?
Kısıtlı imkanlara rağmen ortada bunca bilgi, belge ve Atatürk‘ün Uygurlarla olan yakın ilişkileri var iken nasıl olur da Çin zulmünü Atatürk gibi kültür devrimi yapmakla itham ederler.
Uygurların Türkiye’de verdikleri mücadeleyi “Asya-Pasifik hattının yükselen gücü olan ve ABD hegemonyasını sarsan Çin’i etnik ve dinsel bir iç savaşa sürüklemek.” olarak gören ve Uygur Özerk Bölgesi’ni El Kaide ve IŞİD gibi şeriatçı örgütler üzerinden dinsel boğazlaşmaya sürüklemek olarak nitelendirmek hangi akla hizmettir.
Devam edecek…
İlhan Nezor