Neden bu kadar çok hain yetiştiriyoruz..!(2)
Dünyada en çok personelin çalıştığı yer olarak Pentagon’da kurulu olan “Dinler Araştırma Merkezi” gösterilmektedir.Emperyalist güçler medeniyetler üzerinde tartışmasız sistem olan dinler ve özellikle müslümanlar üzerinde adeta bir böcek bilimcinin çalıştığı gibi çalışmaktadır.Çeşitli algı yöntemleri ile toplumları dizayn etmeye ,dönüştürmeye çalışan güçler din olgusunun insan tabiatı üzerinde ki etkisinden nasıl yararlanacakları konusunda olağan üstü bütçeler ayırarak çalışmalar yapmaktadır.
Bu bağlamda İtalyan düşünür Umbarto Eco ‘ nun şu tespiti önemlidir :” İnsanların neye inandığının hiç önemi yok. Önemli olan neyi ne kadar göze aldıklarıdır” der.
Bu notu bir kenara yazalım ve tekrar dönmek üzere şimdilik bir nokta koyalım.
Konuya medeniyet bilincimizin neden ve nasıl törpülendiği ve yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımızın küresel güçlerin elinde nasıl birer canlı bomba haline gelip potansiyel suçlu olarak yetiştirildiğinden şikayet ile başlamıştık.
Yaşam kültürü ve medeniyeti açısından gıpta ile izlenen ve tarihteki haklı yerini alan Türk-İslam Tasavvuru ehil olmayan ellerde adeta bir “Nefret Tarikatı” haline getirilme çabasındadır.
Oysa , tarihimizde iz bırakmış bütün gönül erleri sevgi ve muhabbet tohumları ile gönüllerde ve gök kubbede hoş bir seda bırakmıştır.Aradan asırlar geçmesine rağmen hala içimizde aynı aşk ve heyecanla yaşamakta ve ışık kaynağı olmaya devam etmektedirler.
“İncinsen de incitme,ne ararsan kendinde ara” diyerek 800 yıl öncesinden seslenen Hacı Bektaş-ı Veli,
“Aşk’a uçarsan kanatların yanar” diyen Sadi Şirazi,
“Aşk’a uçmazsan kanat neye yarar ” diyen Mevlana;
“Aşk’a varınca kanadı kim arar” diye bir Yunus Emre,
Daha saymakla bitiremeyeceğimiz gönül mimarlarının yerini artık patolojik birer vakıa haline gelen ve düzenlediği beddua seansları ile akıl tutulması yaşayan ve yaşatan sahtekarlara bırakıldı.Hainliklerine din ritüelleri üzerinden meşruluk kazandırmaya çalışan bu sosyopatların iğrençliklerini bir çok defalar zikretmiştik. İslam’ın “Atom Çekirdeği” olan Tevhid inancını parçalamakta mahir olanlar , yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli ‘yumurtalar‘ yetiştirerek mankurtlaştırdıkları gençleri kuluçkaya yatırmışlardır.
15 temmuz‘da kuluçkadan uyanan hainlerin inlerine 40 yıldır himmetleri ile sömürdükleri halk girmiştir.Yok olmaya mahkumdurlar.Beslendikleri nefret dili gün geldi kendilerini deşifre etmeye yetti.
Şimdi yukarıda nokta koyduğumuz yere dönüyoruz…
Dünyanın hemen her yerinde Pentagon bağlantılı dinler araştırma merkezi ve ajanları o iklimin o kültürün teolojik yapı taşlarını incelemeye alıp zayıf karakterli yumurtaları seçerek kendi halkına çok rahatlıkla ihanet edecek bir kuluçka dönemine sokmaktadır. FETÖ denilen hain yapı bunun en bariz örneğidir.
Bu konuyu Atilla İlhan bir makalesinde şöyle özetlemektedir:
“İstihbarat dünyasında “kuş yumurtası üretmek” diye bir deyim vardır.
Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provakatörler lazım ve en güvenilir provakatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir “yumurta” bulunur.
Mesela bu genç üniversitede devşirilir ve aşama aşama önce öğretim görevlisi daha sonrada medya parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü dinlenen bir Profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da eline hazır olarak verilir. Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar. Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir.
Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır.Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı faaliyetlere girişirler…”
Atilla İlhan’ın bu çarpıcı tespitlerini yine onun sık sık dile getirdiği ” Türkiye’de her daim % 10 hain kadrosu mevcuttur.” tespiti ile ele alınmalı.
(devam edecek…)
İlhan Nezor