Son Şehzade (Neziroğlu)
Mürekkebin akmadığı yerde kan damlar

1993’de çalınan ‘Islık sesi’ nin şifreleri çözülmeye başladı…(2)




Görüldüğü gibi,Güneydoğu’da ki sorun siyasi erkin yaşanan bunca olaylar karşısında ‘Islık Sesi’ nin şifrelerini çözememiş ve bir gün tren olup kendisine toslayacağını hesaba katamamıştı.Tarihin hiç bir döneminde baskı ve zulümlerle,toplumların kültürel genleri,yaşam biçimleri,örf ve ananeleri, dili,dini ve kendisini ifade etme özgürlüğüne vurulan prangalar asla başarılı olamamıştır.Tek tip insan yetiştirme çabası özünde demokrasi ve insan haklarına dayanmayan ve Tiranlık özentisi içinde olanların da sonunu getirmiştir.Bir yanda farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak sloganlaştıracaksınız,öte yanda kendi saltanat ve ideologyanıza zemin hazırlama gayreti ile aba altından sopa göstereceksiniz.Ve bunu da üniter devlet ilkesi gereği yaptığınızı söylerseniz işte sonuç ortadır : Kan,Terör ve göz yaşı…

Şimdi de o yılların karanlık delhizlerine bir başka pencereden bakalım.

Turgut Özal’ın da öldüğü 1993 yılı Türkiye’si için; şüpheli ölümler, şüpheli araba ve uçak kazaları, önemli isimlere suikastlerle anılan en uzun ve en karanlık yıl olarak kayıtlarda yerini aldı.Uğur Mumcu cinayeti ile başlayan süreç henüz elde hiç bir delil yokken bazı odaklar tarafından belirli yerler hedef gösterildi.Bilgi sahibi olmayanların kanaat sahibi olmaları ve toplumu istenilen yöne rahatlıkla kanalize etmeleri şüpheleri artırdı.İlk başta kutuplaşmayı hedefleyen “Mumcu,Laikliği savunduğu için öldürüldü” denilerek manşetlere çekildi. İBDA-C (İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi) ve PKK‘nın ortaklaşa planladıkları ileri sürüldü.Ancak bu iddialar toplumu germeye yeterli olmayınca karanlık bir el devreye girerek süikastin İran gizli servisi tarafından yapıldığı haberleri yayıldı.

Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden cinayetle ilgili olarak “Mumcu değil, bin aydını öldürseler şeriatı getiremezler” diyerek otoritenin de bu olayda hangi tarafta olması gerektiği sinyalini verdi.Oysa Uğur Mumcu‘nun abisi olan Av.Ceyhan Mumcu daha o yıllarda bu işin arkasında asla İran‘ın olmadığını söylemiş ve asıl sebebin kardeşinin milli çıkarlar doğrultusunda petrol araştırmalarının olduğuna işaret etmişti.Oysa, 1993‘ten yirmi yıl önce “Petrol Fırtınası” kitabının yazarı Raif Karadağ , 22.12.1973 de dünya petrollerinin şifrelerini otuz yıl süren titiz araştırmalarıyla ortaya koymuş hatta petrol için insafsızca kan akıtan emperyalist bazı ülkelerin gizli planlarını Türkiye’de dönemin Cumhurbaşkanı’na ülke menfaatleri açısından sunmak istemişti. Bu raporda emperyalist güçlerin Türkiye’nin petrolleri hakkında oldukça gizli bir takım bulgulara ulaştığı bildiriliyordu.Karadağ , dönemin Cumhurbaşkanı’na sunmak için Ankara’ya gittiğinde bir gece öncesinde, son derece sıhhatli bir şekilde kaldığı otel odasında esrarengiz bir şekilde ölü olarak bulundu.Daha sonraki yıllarda oğlu Murat Karadağ basına verdiği açıklamalarda babasının bu çalışmayı yaptıktan sonra sık sık tehditler aldığını ve yatarken yanına balta ve bıçak alarak yattığını söyleyecekti.

Daha sonraki yıllarda Muammer Aksoy ve Uğur Mumcu‘nun da Karadağ‘ın bu çalışmasından esinlendiği ve konuyu araştırmaya başladıkları bilgisi yaygın kanaat haline geldi.Bununla da kalınmadı 1990‘lı yıllarda PKK terör örgütünün Güneydoğu‘da ki mühendisleri hedef tahtasına oturtması ve şehit etmesi de bu emperyal güçlerin bir oyunuydu.Altan Duransoy isimli genç bir Mühendisimiz Amerika‘da Türkiye‘nin çok önemli Petrol bilgilerine ulaştı ve ülkesine döndü.Bu dönüş birilerini çok rahatsız etmiş olmalı ki,bu genç mühendisimiz kafası kesilmek süretiyle vahşi bir şekilde öldürüldü.Dahası var,1992 yılında Cudi dağında çok önemli petrol yatakları tespit eden altı mühendisimiz de öldürüldü.Batılı güçler tarafından PKK‘ya ihale edilen bu infazlar bir bir gerçekleşti.

‘ABD Petrol şirketleri bilirler ki, Türkiye ‘Petrol Okyanusunun üzerinde oturmaktadır.” diyen de Shell’in Türkiye eski Genel Müdürlü Anthony Hages’ten başkası değildi.Churchill’in ifadesi ile “Bir damla petrol bir damla kandan daha kıymetli” hale gelmişti.

Görüldüğü gibi iktidarlarını Petrol Kanı ile kurmaya kalkışan küresel güçler “Türkiye’de petrol var “ diyen herkesi bir bir ortadan kaldırdılar.1990’lı yıllarda “Faili Meçhul” olarak kayıtlara geçen bu olaylar belkide Türkiye‘nin en karanlık yıllarını oluşturuyordu.
Olaylara tarih şuuru ile baktığımız zaman hiç bir hadisenin kendi yapı taşları içerisinde anlam kazanmasına fırsat verilmediğini ve dış bir tesirin ivmesi ile harekete geçirildiğini görmekteyiz.Bu iddiamızı 1953 yılından itibaren 8 sene ABD Başkanlığı yapan Eisenhower‘ın şu sözleri destekler mahiyettedir : ” Politikada hiç bir zaman tesadüflere yer yoltur.Eğer toplumları sarsan politik olaylar peşpeşe geliyorsa bilinsin ki o önceden hazırlanmış bir senaryodur.”

İşte bu senaryolardan birisi ile ikinci bölümü bitirelim…

Bundan 35 yıl öncesi…Petrolün altından kıymetli olduğu yıllar. 1980 yılında Türkiye , milli maç seyreder gibi TV ekranlarına kilitlenmiş.Hollanda‘da yapılan Eurovision yarışmasın da Ajda Pekkan’ın “Aman Petrol / Canım Petrol” şarkısını dinliyor.

Hatırladınız değil mi?

Oysa bu yarışmalarda katılan ülkeleri kültürleri ön plana çıkarılıyordu.Ama Söz konusu ülke Türkiye olunca Küresel sermaye ve Yahudi lobileri kendi rahatları için Türkiye‘ye bu borazanlığı yaptırdılar.Hatta bu şarkı için yabancı uzmanlara bile danışıldı.

İşte sözleri…

Sen gelmeden önce her yer karanlık
Dünya ıssız dünya durgundu bilmem niçin
Her yerde aradım tatlı bir ışık
Bir ateş bul gönlümü ısıtmak için

Sen gelince sanki bir güneş doğdu
Aydınlık günüm gecem artık çok güzel hayat
Sanki herşey birden bambaşka oldu
Sensiz ne kadar zormuş meğer ne güçmüş hayat

Aman petrol, canım petrol
Artık sana sana muhtacım petrol
Elinde petrol, sonunda petrol
Artık dizginlerim senin elinde petrol

Öyle gururlusun giremem yanına
Girmişsin kimbilir kaç aşığın kanına
Dolardan marktan başka laf çıkmaz dilinden
Neler neler çekiyorum senin elinden

Nice zengin dilber düşmüş ardına
Düş başka gerçek başka yar olmazsın sen bana
Belki gideceksin bir gün gerçekten
İşte senin ardından ağlıyorum şimdiden
(Üçüncü bölümde görüşmek üzere)

İlhan Nezor

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol