“Niye Ağlamasın Ana Türkistan..!” (2)
Doğu Türkistanlı Uygur kardeşlerimizin özgürlük mücadelesi konusu artık öyle bir hal aldı ki , bazı cenahlar beslendikleri kaynağa olan diyet borçlarını Çin’in bokunu helva zannedip yiyecek kadar zıvanadan çıktılar…
Ve bunu yaparken de her zaman sığındıkları liman,kullandıkları zırh Atatürkçülük olmuştur. Malesef en büyük sorunumuz, Atatürk’ü, ‘Limbik Sistemi’ tarumar olmuş, beynindeki Amigdalası zedelenmiş bu adamlardan kurtaramadık.
Durum böyle olunca köşelerinden ve ekranlardan bugün asrın en kanlı asimilasyonuna maruz kalan Doğu Türkistan meselesini Atatürkçülükle süsleyip çocuklara masallar tadında anlatıyorlar.
Sekiz yıldır Çin‘de Aydınlık grubunun temsilciliğini yapan ve Uygur meselesinde de Çin‘e referans olan malum şahıs bakın ne diyor :
“Biz Türkiye’de gericilikle mücadele etmeyi nasıl doğru buluyorsak Çin’in de gericilikle mücadele etmesi de doğrudur.Atatürk ne yaptı ise Çin’de aynısını yapıyor.Bu kamplar işkence kampları değil aksine eğitim kamplarıdır.Bu mücadeleyi ‘efendim bunlar Uygur’dur müslümandır..’ diye engel oluşturmak İŞİD’e Fethullah’a destek olmaktır.Nitekim,bu kampanyalara katılanlar öyle bizim bildiğimiz Uygur vatandaşları değil.Adeta İŞİD Kamplarından toplanıp getirilmiş ,burada Çin’i Protesto etmek için eylem yapan ve Çin ile Türkiye arasında kriz çıkartmak isteyen Provakatörlerdir.” diyor ve devam ediyor,
“Türkiye’de yapılan bu kampanyaları hedefi şudur: Çin’de yürütülen şey Uygur’ları, müslümanları asimile etmek değil bir gericilikle mücadeledir.Türkiye’de Uygurlara bir soykırım uygulanıyor şeklindeki kampanya yürütmenin hedefi de esas olarak Çin değil Türkiye’dir. Türkiye’nin Çin ile ilişkilerini bozmak, Asya’da ki müttefikleri ile arasını açmak ve Türkiye’yi Amerika’ya mecbur hale getirmeye çalışmaktır.”
Ve neler yapılması gerektiğini de ekliyor:
Malesef Türkiye’de bu AKP Yönetimi ,Amerika’nın planına uyup Çin’i istikrarsızlaştırma faaliyetini yürütmese ve bu Uygur ayrılıkçılarına destek vermese ve biz Türkiye ile Orta Asya Türk coğrafyasında bir kardeşlik ve barış iklimi oluşturabilir , bir arada yaşama kültürünü geliştirsek şu anda sıkıntı çeken ve terörle bağlantıları nedeniyle Uygurlar da daha rahat edeceklerdir.Bizim Uygurlara yapabileceğimiz en büyük yardım budur.”
Görüldüğü gibi nereden bakarsanız bakın tutarsız düşünceler.”Görüştür…,düşüncedir…,fikirdir…” diyerek bu saçmalıklara paye vermek en başta ‘akıl’ denilen nimete hakarettir.Ancak neylersiniz ki bu düşünce belirli bir tarafgirlik kazanmakta ve zaman zaman da Dışişlerini tesiri altına almaktadır.
Nitekim , Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Türkiye’nin Doğu Türkistan İslami Hareketi’ni terör listesine almasından övgüyle bahsetti.İkili görüşmede Çavuşoğlu “Bölgemizde ve kendi ülkemizde Çin’e karşı oluşturulan hiçbir faaliyete izin vermeyeceğiz. Çin’i hedef alan medya raporlarını da elimine edeceğiz.”
Bunun anlamı, Çin‘in ekonomik gücü nedeniyle Uygurlara yapılan baskıları görmezden gelmektir.Bu tezimizi destekler mahiyette bir açıklama da İnsan Hakları İzleme Örgütü Direktörü Kenneth Roth, Çin’in baskı politikalarını son 10 yılda en kötü seviyelere çıkardığını belirterek, “Uygurlara yapılanları Çin değil de başka bir ülke yapsaydı büyük bir öfke olurdu.” açıklamasında bulunmaktadır.
Dolayısıyla parçadan bütüne doğru giderek Analitik düşüneceğiz ve sapkın bu düşünceleri çürüteceğiz inşallah.
Ne diyordu bu Kemalist aydınlar, gazeteci beyefendiler..!
““Biz Türkiye’de gericilikle mücadele etmeyi nasıl doğru buluyorsak Çin’in de gericilikle mücadele etmesi de doğrudur.Atatürk ne yaptı ise Çin’de aynısını yapıyor.Terörle bağlantısı olan gerici Uygurların eğitilmesidir.Bu kamplar işkence kampları değil aksine eğitim kamplarıdır.”
Cevap verelim…Bakın bu şarlatanlar için Atatürk neler söylüyor.
“İyi bilinmelidir ki Gazeteler okul kitapları değildir.Aşağılık kimselerin para ile yaptırdıkları basın savaşları vardır.Basının en aşağılık yalanları yaymakta kullanıldığı bir gerçektir.Basının ve düşünce derneklerinin ulusal yönetimin etkisinden kurtularak,siyasi ve iktisadi gizli amaçlara araç olmasından korkulur…
Basının para ile satın alınabilmesi,uluslar arası yüksek para aleminin basın üzerinde gizli etkisi yada yalnız yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi,işte bunların kamuoyunu yanıltıp aldatmasından gerçekten korkulur.Her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman da dünyanın hepsini aldatmak olanaklıdır.Ancak,bütün dünyayı her zaman aldatmak olanaklı değildir.
Tıp’ta bir Koruyucu Hekimlik olduğu gibi,bir İctima-i Hıfsı Sıhha ,yani toplumsal sağlığı korumak da vardır.Her ikisi aynı ilkeye dayanır.Maddi Mikropları tümden yok etmekte olanaklı değildir.Fakat,kişide gövdesel sağlık yaratmak mümkün olduğu gibi,toplumsal yapıda da,düşünsel,duygusal bir sağlık yaratmak bu yoldan bir direniş ortamı oluşturmak olanaklıdır…” (Dolma Kalem Savaşçıları,C.Özakıncı)
Atatürk’ün yıllar öncesinden dile getirdiği ve bugün yaşananların bire bir karşılığı olan bu görüşlerinin üzerine söylenecek bir şey var mı?
Ne güzel ifade etmiş “Basının para ile satın alınabilmesi,uluslar arası yüksek para aleminin basın üzerinde gizli etkisi yada yalnız yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi,işte bunların kamuoyunu yanıltıp aldatmasından gerçekten korkulur” diyerek…
Bu cümleden devam ediyoruz…
Yeni Akit’in yer verdiği habere göre, “zalim Çin yönetimi işlediği insanlık suçlarının üstünü kapatmak için Türkiye’de harekete geçti. Çin Devlet Radyosu CRI, Türkiye’de “CRI Türk” adıyla ‘Türkçe’ olarak yayın yapmaya başladı.Çin Komünist Partisi, Türkiye’de ki kemalist ve solcuların da desteğini alarak resmi devlet radyosu aracılığıyla yaşanan zulümleri örtbas ederek Çin’in imajını düzeltmeye çalışıyor.”
Atilla İlhan’ın ifadesiyle “Türkiye’de her zaman hazır kıta bekleyen % 7 ‘lik hain grup” Çin’in tıkanan imajını kurtarmak için Rogar Faresi olarak görevi şimdiden kabul etmiş durumdalar…Daha düne kadar Fetö ağzı ile konuşanlar, Kripto Fetöcüler Çin’in Uygurlara karşı uyguladığı sistemli asimilasyon faaliyetlerini gizlemek için mikrofonlara sarıldılar.
Atatürk‘ün yukarıda ki ifadesini tekrarlayarak devam edelim…
““Basının para ile satın alınabilmesi,uluslar arası yüksek para aleminin basın üzerinde gizli etkisi yada yalnız yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi,işte bunların kamuoyunu yanıltıp aldatmasından gerçekten korkulur”
Şimdi de kamuoyunu nasıl yanılttıklarına şahitlik edelim..
ATV muhabiri Erdal Kuruçay’ın aktardıkları ise kara propagandanın geldiği noktayı göstermesi açısından ibret verici.
7. ‘İpek Yolu’nda Çin’ etkinliğine katılan Çinli ve yabancı gazeteciler, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin güney kesiminde yer alan Kaşgar Mesleki Eğitim Merkezi’ni ziyaret etti. Heyet içerisinde yer alan ATV muhabiri Murat Karaçay ise, ziyaretle ilgili olarak “Batı medyasına göre hareket edip pozisyon alıyoruz. Ne kadar hata yaptığımızı gördük” dedi
Ziyareti sırasında ön yargılarının yıkıldığını ifade eden Kuruçay, bunca zamandır Uygurlar hakkında çıkan haberleri Batı medyasını okuyup, bu okuduklarına göre hareket ettiğini ifade ediyor…
Kuruçay “Gittiğimizde o ön yargıların yıkıldığını gördük, çünkü biz Batı medyasını okuyoruz, Batı medyasına göre hareket edip pozisyon alıyoruz. Ne kadar hata yaptığımızı gördük. Gerçekten suça meyil etmiş, suça bulaşmış iki kesim var orada. Orada bir terapi merkezini gördük. Kusuru insan yapar, sonra farkına varmak da hatadan dönmek de yine insana erdem yapan bir durumdur. Aldıkları eğitimler hem sanatsal faaliyetler hem de eğitim alanındaki birçok şey. Aynı zamanda da katma değere fayda sağlamak” ifadelerini kullandı
Çin Hükumetinin tertiplediği geziye katılan İzmir Gazeteciler Derneği Başkanı Misket Dikmen, ziyaretle ilgili şunları söylüyor…Lütfen dikkat buyurun
“Bu merkezlere ilişkin oluşan bir düşünce vardı, bu da aslında (eğitim merkezlerinin) asimilasyonun bir parçası olduğu yönünde. Ancak dün gördüğümüz o çok büyük kampüs içerisindeki öğrencilerin bir rehabilitasyon ve eğitim sürecinden geçtiğini ve bunun bir seçenek olarak sunulduğunda da kendilerinin gönüllü olduğunu bizzat kendilerinden duyduk. Dolayısıyla buna ilişkin verilen eğitim, eğitim süreci ve bunun sonunda meslek edinmiş olmaları, yani artık üretime geçiyor olmaları, görüştüğümüz bütün öğrenciler (bunlardan) çok olumlu söz ediyor. (Eğitim merkezlerinde) koşulların olumlu olduğunu da gördük.”
Şimdi de Çin’in tıkanan bu lağımlarını açmak için Roğar faresi olmayı kabul eden ve Atatürk’ün ifadesi ile basın savaşı yapmayı kabul eden “Entellektüel fahişelere” aşağıdaki videoyu takdim ediyoruz…
Mir Kamil Kaşgarlı’nın yorumu ile ,
Ey Türk Gözeticiler! Çin’de basın özgürlüğü mi dediniz?
Çin davet ettiği yabancı basın mensuplarını ancak kendisi önceden belirlediği ve ve makyajladığı yerleri gezdirir:
Yedirir, içerir, bütün geliş gidiş masraflarını karşılar. her bir yabancı basın mensubu için hatta özel araçlar tahsis eder.
ama gazeteci eğer belirlenen yerlerin dışında araştırma yada rapörtaj yapmak isterse işte bu muameleye maruz kalır.
Anlayacağınız şu ki, Ey Türkiye’den Doğu Türkistan’ı araştırmak için Çin’in daveti ile giden Türk gazeteciler!
sizler 5 yıldızlık otellerde kalarak, bilmem kaç katlı yol ve binaları gezerek, sabah akşam Çin faşist hükumetinin şerefinize verdiği yemekleri çatlayıncaya kadar yiyerek gerçekleri ortaya çıkaramazsınız.
olsa olsa işgalci Çin’in ezberlettiği cümleleri not alarak ve yahut önceden tertiplediği insanlarla sohbet ederek geri dönersiniz.
Gerçekleri ortaya çıkarmak ve gazeteciliğinin hakkını vermek için en azından şu gavur kadar yürekli olun be… bir arka sokakları ve köyleri izin almadan gezin bakalım.
sonra sizin dediklerinizin bir kıymeti harbiyesi olur , yoksa sizin de Çinin bokunu helva gören Çinci kargalardan bir farkınız olmaz..
Aklıma geldiğimden buyana hep gavur gazetecilerin böyle yürekli araştırmalarına şahit oldum. ama maalesef bir tek Türk – İslam dünyasından gelen gazetecinin erkekçe Müslümana ve gazetecilik mesleğine yakışır biçimde araştırma yaptığına şahit olmadım.
nedir sizdeki bu ürkeklik? nedir bu korku?
Görüldüğü gibi medyanın özellikle sosyal medyanın olayların yönlendirilmesi ve algı illizyonu uygulaması büyük bir medeniyet ve milleti tarih sahnesinden nasıl da dışlıyor..
Müslüman Türklerin yatak odlarına kadar giren Komonist Çin’in ahlaksız uygulamalarını gün yüzüne çıkarmaya devam edeceğiz.
Ve soracağız o gazeteci Rogar Farelerine “Çin Kardeş aile uygulaması başlattı Doğu Türkistan da…Hangi Çin’li nin yatak odanıza girmesine müsaade edersiniz..?”
(Devam edeceğiz…)
İlhan Nezor